Kurulduğu andan bu yana sermayeye pervasızca hizmet eden AKP, bu aynı süreçte gerici-ilkel-cinsiyetçi-çocuk istismarcısı zihniyeti tırmandırmak için de elinden geleni yaptı. Bu zihniyetin hem kadın hem çocuk bedeniyle sorunu var. Bundan dolayı kadın düşmanı söylem elden bırakılmaz. Kızların çocuk yaşta evlendirilmesi özendirilir. Ensest olağanlaştırılır. Çocuk tecavüzcüleri korunur. Saray yargısı kadın katillerine şefkat gösterir... AKP-MHP koalisyonu ile kurulan tek adam diktatörlüğü döneminde zıvanadan çıkan rejim, şimdi tüm bunları “salgın sürecinin normali” haline getirmek istiyor. Bunun için ağzından irin fışkıran mezuplara canlı yayınlarda vaaz verdiriyor.
Salgın sürecinde "evde kal"mak kadına yönelik şiddeti arttırdı. Karantina yurtlarında kadınlar tacizlere maruz kaldı. AKP-MHP suç ortaklığıyla çıkarılan "Af yasası" sayesinde katiller ve çocuk tecavüzcüleri sokaklara salındı. AKP’li bir milletvekilinin evinde öldürülen Nadir Kadirova'nın dosyası ise kapatıldı. Üniversitelerin kürsülerine oturtulmuş, güya gençleri yetiştirme iddiasında olan bir takım meczuplar, TV ekranlarına çıkıp “çocuk yaşta annelik” söylemini kullanarak çocuk istismarının “olağan” olduğunu pişkince vaaz ediyorlar.
İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyelerinden “Prof” ünvanlı Kutluk Özgüven adlı bir meczup, Akit TV'de "kadın-erkek rolleri ve ilişkiler" konulu programda yaptığı konuşmada “12-17 yaş aralığının ilk çocuğu doğurmak için ideal” olduğunu savundu. Üniversite yönetimi bu sapkını kovsa da, söylediği şeyler saray rejiminin zihniyetine paraleldir.
Sinop'un Durağan ilçesinde olduğu gibi 13 yaşındaki kız çocuğunun 2 yıl ara ile babası tarafından hamile bırakılması, tarikat yurtlarında çocuklara tecavüzün “rutin” bir uygulama haline getirilmesi, kadın cinayetlerinin katlamalı artışı gibi vahşetler, tam da bu zihniyetin yaygınlaşmasından feyz alıyor. Bu iğrençliklerin yaygınlaşması, “kız çocukları babaya haktır” diyebilen bu ilkel barbarların ektikleri zehirli tohumların ürünüdür.
Bu ortaçağ artığı ilkel zihniyetten kurtulmak, ancak beslendiği kaynakları kurutmakla mümkündür. Bu ise, sömürü ve köleliğe dayalı kapitalist düzenlerinin devam etmesi için kadınları “ikinci sınıf insan kategorisine” yerleştiren, onları “çocuk doğuran cinsel nesneler” olarak gören iktidarın alaşağı edilmesi demektir. Bu koyu gericiliğin karanlığını parçalamak için işçi ve emekçi kadınlar olarak örgütlü davranmalı, mücadelede bir adım öne çıkmalıyız.
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları