İnsanın insan gibi yaşayabileceği sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için nice devrimcileri yitirdik bu topraklarda. Onların saymakla bitmeyen isimleri, anıları ve devrimci mirasları her gün yükselen mücadelemizde yaşam buluyor ve güç veriyor bizlere. Ulaş Bardakçı da ülkemizin yiğit devrimcilerindendi. 1972 yılının 19 Şubatı’nda, İstanbul Arnavutköy’de katledildiğinde henüz 25 yaşındaydı. Tıpkı adı gibi, doğru bildiği yola ulaşana kadar, sağlam ve dayanıklı bir devrimci olarak kazındı ismi hafızalarımıza.
1947 yılında Nevşehir’in Hacıbektaş kasabasında açtı gözlerini dünyaya Rasih Ulaş Bardakçı. İlk ve ortaöğrenimi tamamladıktan sonra ODTÜ’yü kazandı ve Ankara’ya taşındı. Dönemin siyasal atmosferinin de etkisi ile devrimci düşünceler ile tanışmıştı. Onun ismini, ABD’nin Vietnam kasabı olarak bilinen Ankara Büyükelçisi Robert Komer’in ODTÜ’ye geldiği sırada başlayan eylemlerde görüyoruz. Komer’in arabasını yakan gençliğin önderlerinden biriydi.
Ulaş Bardakçı ilkin Fikir Kulüpleri Federasyonu’na (FKF) katıldı. TİP çatısı altındaki FKF’ye sığamayan gençliğin siyasi tartışmalarında oldukça aktifti. Ardından Dev-Genç’in kuruluşunda yer aldı. Gençlik, dünyada ve ülkedeki politik atmosferin de etkisi ile düzenin parlamentarist sınırlarından uzaklaşıyor, amaçlarına giden yolda daha dinamik, daha devrimci çıkışlar arıyordu. 1971 senesine gelindiğinde Dev-Genç’in bağrından düzeni cepheden karşısına alan kopuşlar yaşandı. Ulaş Bardakçı da yoldaşı Mahir Çayan ile birlikte THKP-C’nin kuruluşuna önderlik etti.
Ulaş ve dönemin devrimci kuşağı, siper yoldaşlığının en güzel örneklerini miras bıraktılar bizlere. THKO önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını engellemek için, iki THKO’lunun da dahil olduğu THKP-C birliği, İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom’u kaçırdılar. Talep yerine getirilmeyince Elrom’u vurdular. Bu eylem onların inandıkları yolda, yoldaşlık ilişkilerinde ne denli ciddi ve tavizsiz olduklarının bir göstergesiydi.
Aynı yıl devlet, yükselen devrimci hareketten duyduğu korku ile öylesine bir kudurganlık sergiledi ki devrimcilere yönelik baskı ve saldırıların ardı arkası kesilmedi. 12 Mart 1971 faşist askeri darbesinin ardından başlatılan “Balyoz harekatı” ile devrimcilerin ezilmesi ve yok edilmesi hedefleniyordu. Bu harekat kapsamında yakalanan ve hemen ardından tutuklanan Ulaş Bardakçı, Maltepe Hapishanesi’ne getirildi. Çok geçmeden THKP-C’li Ulaş Bardakçı, Mahir Çayan, Ziya Yılmaz ile THKO’lu Cihan Alptekin ve Ömer Ayna birlikte tünel kazarak özgürlük eylemi gerçekleştirdiler ve faşizmin elinden kurtuldular. Ulaş, İstanbul’da kalmaya devam ederek devrimci mücadeleyi hız kesmeden sürdürdü. 19 Şubat 1972 günü, Arnavutköy’de kaldığı ev devlet tarafından kuşatıldı ve çatışma sırasında katledildi.
“hele ulaşa ulaşa
ulaş benziyor güneşe
ancak sen ölürsün böyle
böyle yiğit biz ölürüz
düşmanların aklı şaşa
ulaş benziyor güneşe
bundan sonra yeryüzünde
hep çiçekler ulaş aça”
Onlar, düzen sınırları içerisinde, sisteme boyun eğerek yaşamlarına devam etselerdi belki de “refah” içerisinde geçen “rahat” bir yaşamları olacaktı. Ama onlar onurlu bir yaşamı ve insan kalmayı yeğleyip gencecik yaşlarının tamamını devrimci mücadeleye adadılar. Ulaş Bardakçı, 25 yıllık kısa yaşamı ile ilham verici bir mücadele azmi ve direniş örneği bıraktı bizlere. Onun ardından sayısız çocuğa Ulaş ismi konuldu, Ulaş can buldu filizlenen çiçeklerde. Şimdi onların adı siper yoldaşlığı, onların adı azim, direnç ve umuttur bizlere.
Ölümsüzlüğünün 49. yılında Ulaş Bardakçı’yı saygıyla anıyoruz.
M. Nevra