“Ölü mü denir şimdi onlara./ Kimse hüzünlü olmasın / Sırası değil huğunun daha / Bir gün bir şehrin alanında / Bir mermer yığınının gözlerine / Omuzlarına düşerse bir çınar yaprağı / Hüzünlensin yasayanlar o zaman / Sırası değil huğunun daha. / Öylesine sıkılmış ki yumrukları / İyice sıkılsın yumruklar / Saklansın diye bir armağan gibi bu katılık / Öylesine sıkılmış ki yumrukları / Kimse hüzünlü olmasın / Kimse hüzünlü olmasın diye / Sırası değil huğunun daha. / Unutulsun bir gövdeye duyulan hasret / Unutulsun bu alışılmış duyarlık / O kadar sade, o kadar kalabalık ki / Unutulmaya değer onların insan gövdeleri / Ve unutulmalı mutlaka / Dolsunlar diye yüreklere / Dolsunlar damarlara. / Ölü mü denir / Ölü mü denir şimdi onlara.”*
'71 devrimci hareketinin filizlendiği yıllardır. Türkiye “yarın kadar yakın” bir devrimin ateşiyle alev alev yanmaktadır. Türkiye işçi sınıfı kendisine çizilen sınırları aşmış, Kaveller’den ve Alpagutlar’dan 15-16 Haziranlar’a yürümüştür. Amerikan emperyalizmi, yerli işbirlikçileri yaklaşan tehlikenin farkındadır. CIA şeflerinin kafalarını, bu devrim ateşinin söndürmek için yorduğu günlerdir.
Egemenler ne yaparsa yapsın tutuşan bu yangını söndüremez. Askeri faşist darbeler servis edilmektedir devrim dalgasının sardığı her yere. Latin Amerikalar’dan Avrupa’ya, Türkiye’ye... Dinci gericilerin iş başına sürüldüğü Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin, kontrgerilla kamplarında eğitim gören faşist cinayet şebekelerinin kurduğu pusular, sıktığı kurşunlar daha bir harlandırır devrim ateşini. Sırada 12 Mart faşist darbesi vardır. Denizler idam sehpalarından, Mahirler Kızıldere’den, Kaypakkaya işkencehanelerden, Sinanlar Nurhaklar’dan büyütürler yangını.
Adına “Balyoz Hareketi” denilen infazlar devam etmektedir. Devrimci önderler katledilmiş ancak devrim davası daha bir güçlenmiştir. Katledilenler unutulan değil, adlarına ağıtlar yakılan, peşlerinden gidilen devrimci hatıralardır.
Sürülen izler, 19 Şubat 1972’de gün henüz doğmazdan önce Fındıkzade, Tevfîk Fikret Sokak'ta bulunan Kısmet Apartmanı’nın kapısına çıkar. Saat 03.00’tür. Çıkan çatışmada Maltepe Askerî Tutukevi'nden firar eden Ziya Yılmaz, Şerafettin Serdar, Osman Cahit İyigün, Hüseyin Özkan, Safiye Özkan ve Lâle Dedealp yaralı yakalanırlar.
Ancak operasyon tamamlanmamıştır. Baskın yapılacak yer Arnavutköy'de bir adrestir. O evde Mayıs 1971'de Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının serbest bırakılmaları için İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom'u Mahir Çayan ile birlikte kaçıran, Denizlerin serbest bırakılmamaları üzerine Ephraim Elrom'u öldüren, Balyoz Harekâtı sırasında yakalanan ancak Kasım 1971'de askeri hapishaneden firar eden beş devrimciden biri bulunmaktadır; Ulaş Bardakçı!
Saat sabahın yedisidir. Ulaş Bardakçı, kaldığı Lale Arıkdal'a ait evde savaşarak ölümsüzleşir. Ulaş’tan geriye “9 mm. çaplı Smith-Wesson marka tabanca, 62 adet aynı çaplı mermi, yasaklanmış Marksist-Leninist kitaplar, 11853,50 lira ve ayrıca gizli haberleşmeyi sağlamada kullanılan harfleri ifade eden muayyen şekillerden ibaret şifre belgesi” bulunur.
Ulaş da ‘71 devrimci hareketinin baş eğmez devrimcilerinden biri olarak aramızdan ayrılığında, ardından gelenlere büyük bir devrimci miras bıraktı.
Yolları, devrim mücadelesinin sarp ve engebeli patikalarından geçenler, yön gösteren levhalarda Ulaş’ların bıraktığı işaretlere rastlayacaklardır. Mutlaka!
(*Edip Cansever)