Bu yazı, kanser hastalığıyla mücadele eden eşini geçtiğimiz günlerde yitiren bir Kızıl Bayrak okuru tarafından kaleme alınmıştır...
Bugün “insan güzeli” bir insanı uğurlamanın üzüntüsünü yaşamaktayım. “İnsan güzeli” sözünü, gidenin ardından duygu yoğunluğuyla, abartarak kullanıyor değilim. Bu tanımlamayı yaşamı boyunca hak etmiş güzel bir insandı o.
Meliha 1967’de Hatay-Samandağ’da doğmuş Arap kökenli alevi bir ailenin kızıydı. İlk okuldan sonra Mersin’e göç etmiş. Okumayı çok sevdiği halde, diğer kardeşleri okutulmadığı ve ayrıca kız çocuğu olduğu için ilkokuldan sonra okutulmamış. Fakat okuma sevgisi onu hiç terk etmemiş. Aradan geçen 9 seneye rağmen bitmeyen öğrenme hırsıyla abilerini ikna etmeyi başarmış. Orta ve liseyi dışardan bitirmiş. Devamında hiç yardım almadan kendi çabalarıyla İstanbul Üniversitesi’ni bitirip coğrafya öğretmeni olmuş.
Meliha’yla 7 yıl önce tanıştığımızda siyasal düşünce olarak solculara sempati duyan CHP’li bir kemalist idi. Evliliğimizin ilk yılında katıldığımız 1 Mayıs yürüyüşünde BDSP’nin flamalarını taşıyacak kadar bakışı ve bilinci değişmiş bir eğitimciydi. Sınıf devrimcilerini tanımasıyla öğrenme ve araştırma hırsı gelişmiş, kendisi de onların doğal bir parçası haline gelmişti. Bir şeylerin doğru olduğuna inandığında adım atmada kesinlikle geri kalmazdı. Devrim kelimesinden uzak olan Meliha, sınıf devrimcilerinin de desteğiyle düzenin çürümüşlüğü ve çarpıklığı karşısında bozuk çarkın ancak devrimle değişebileceğini kavramada zorlanmadı. Her geçen gün devrimcilere ve devrime olan inancı artı.
Birlikte yedi yıl geçirdik. Bu süre içinde Meliha’nın çevresinde ve öğrencileri tarafından ne kadar sevilip sayıldığına defalarca tanık oldum. Öğretmen olarak görev yaptığı her yerde olumlu, güzel, onurlu bir iz bıraktığını ve yıllara dayanan sağlam dostlukları koruduğunu gördüm.
Meliha eğitimci olarak ülkesine ve halkına derin bir bağlılık ve sevgi duyuyordu. Ülkenin ve doğanın yağmalanmasına, emeğin hoyratça sömürülmesine, insanların sefalet içinde yaşamasına derin öfke duyar, bunun değişmesi için çaba sarf ederdi. Öğrencilerini ve çevresini etkilemek için adeta çırpınırdı. Düzene karşı kendi çapında mücadele eden ve mücadele edenlere destek veren devrim gönüllüsü bir öğretmendi.
Din, dil, ırk ayrımı yapanlara, din istismarcılarına karşı tepkisini her koşulda cesurca ortaya koymaktan çekinmezdi Meliha. Dünyanın en ücra coğrafyasında yaşanan zulmü, adaletsizliği, eşitsizliği bile kendisine yapılmış bir şiddet olarak algılardı ve tepkisini hemencecik gösterirdi. Her şeyden önce okuma sevdalısıydı. En sancılı dönemlerinde bile kitabı elinden düşürmez, her tanıdığı genç öğrenciye okumayı ve araştırmayı tavsiye ederdi.
Meliha yaşama arzusu ve sevinci dopdolu, hayatı seven ve çevresine de yaşamı sevdirip güzelleştiren bir eşti. Hiçbir koşulda ölüme teslim olmadı. Yaşama arzusu ve direnci onu ağır hastalık aşamasında bile uzun süre ayakta tuttu. Ameliyata girene kadar bizler ona moral-motivasyon vereceğimize, sanki hasta bizlermişiz gibi sürekli bizlere kendisi moral verdi. Bu davranışı ve metaneti tüm tanıdık çevre tarafından saygıyla karşılandı.
Ameliyat masasına yaşama azminden ve umutlarından bir defa olsun tereddüt etmeden yattı. 3 yıllık hastalık süresince yaşamaya dair umut dağıttı. Deyim yerindeyse umutsuzluğa karşı bir neşe ve inanç kaynağı olarak kendisi bizleri ayakta tuttu. Meliha hayat boyunca ilişkide olduğu eş, dost ve arkadaş çevresinde olumlu anlamda da derin izler bıraktı.
Son olarak ülkemizde olan tam da böyle umudu, direnci ve yaşamı aşılayan, haksızlıklara ve eşitsizliklere karşı mücadele eden eğitmenlere ihtiyacımız var. Meliha gibi çıkarsız, art niyetsiz, ülkesini ve insanlarını seven eğitimcilerle geleceğimizi, ülkemizi ve toplumumuzu, emin ve sağlıklı günlere taşıyabiliriz.
Hoşça kal eşim, arkadaşım, dostum, sevgilim.
Bu gemi bir defa yelken açtı, senin hayalini kurduğun ve özlemini duyduğun temiz, onurlu ve yaşanılır günlere mutlaka varacaktır.
Seni çok seven ve asla unutmayacak olan eşin, yoldaşın, arkadaşın