Trump’ı geride bırakan Demokrat Parti adayı Biden artık ABD’nin yeni başkanı. Bir dizi tartışmaya konu olan seçimlerde Amerikalı işçi ve emekçiler “kötünün iyisini” seçmeye mahkûm edildi.
Biden’ın kazanmasıyla estirilen zafer havasının ve iyimser tablonun çok geçmeden dağılacağı deneyimler üzerinden biliniyor. ABD’nin, başkanlık koltuğuna oturan zat tarafında yönetilmediği ve Amerikalı işçi ve emekçilerinin sorunlarının çözümünün bu koltuğa bağlı olmadığı bir gerçek. Bu süreçte Cumhuriyetçi-Demokrat çekişmesine taraf edilen işçi ve emekçilerin bundan sonra tutacakları yolu ise önümüzdeki günler gösterecek.
Biden’ın seçim kampanyasında kullandığı “umudunu koru” sloganıyla öne sürdüğü sahte hayaller Amerikan medyası aracılığıyla bombardıman edilirken, Amerikalı emekçiler seçimler üzerinden manipüle edildi. Bu süreçte Türkiye’de de yandaş medya üstüne düşen görevi “layıkıyla” yerine getirdi. Saray borazanı medyanın ilkesizliğinin ve tutarsızlığının yeni örnekleri yaşandı.
Biden tutarsızlığı: Seçim öncesi ve sonrası
Emperyalist sistemin merkez üssü olan Amerika’da gerçekleşen seçimler tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de temel gündemlerden biri oldu. Her gündem gibi Amerikan seçimlerini de Erdoğan’ın şahsıyla bağlantı kurarak işleme geleneğine uygun davranıldı.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Erdoğan’ın milliyetçi şovları ile Trump karşıtlığı yapan, Erdoğan’ın Trump’ın eteklerine kapanması ile bu kez Trump’ı yerlere göklere sığdıramayan yandaş-tetikçi medya, Erdoğan kadar bu fiilin gayretli öznelerinden. Erdoğan’ın dış siyasetteki her U dönüşüne büyük bir uyum ile eşlik etmesini bilen yandaş medya, ABD seçimlerinde de aynı performansı gösterdi.
Biden’ın bir yıl önceki bir konuşmasını Ağustos ayında gündeme taşıyarak, onun seçilmesi durumunda yaşanacaklar hakkında felaket tellallığına soyunmuştu. Biden’ın Türkiye karşıtı olduğu, Türkiye’nin Suriye politikasına sıcak bakmadığı, Ayasofya’nın müze olarak kalmasını istediği gibi bir dizi başlık üzerinden, Biden’ın seçilmesinin “Amerikan-Türkiye ilişkilerini kötü etkileyeceği” öne sürülmüştü. Bunlar, AKP’nin dış politikasının ABD emperyalizminin onayından geçmesinin zora gireceği endişesinin dışavurumuydu. Bunların yanı sıra, Trump karşıtlarının Erdoğan’ın iktidarını zora sokmak istediği vurgulandı. Trump-Erdoğan arasındaki “yakın ilişki”nin Türkiye’ye açacağı kapılar ile Biden’ın başkanlığının kapatacağı kapılar üzerine uzun uzun yazıldı-çizildi, vb…
Seçim sonuçlarının ardından tetikçi medya da AKP şefi gibi Biden’ı yeniden keşfetti. Erdoğan’ın Biden’a gönderdiği tebrik mesajında, onun Obama’nın başkan yardımcılığını yürüttüğü döneme atıfta bulunularak, ilişkilerin güçlenerek sürmesi temennileri dile getirildi. Yandaş medyada ise, Türkiye’de Biden taraftarlığını yapan muhalif kesimin Erdoğan’ı bitirmek için bu yolu tuttuğunu, ancak Biden’ın Erdoğan’dan çekinerek Türkiye karşıtlığını yumuşatacağını ileri sürenler oldu. Biden’ın Erdoğan’dan özür dilediği “hatırlatıldı.” Onun Türkiye karşıtı söylemlerinin “salt oy kapmayı” amaçladığı, Amerika’daki seçmen profilinden kaynaklanan “siyasi bir taktik” olduğu” savunuldu. 2016 yılında Biden’ın Türkiye ziyaretinde çekilen Erdoğan-Biden ikilisinin kucaklaşma karesi tekrar gündeme geldi.
Biden’ı seçimler öncesinde yerin dibine batıran yandaş medya, Biden-Erdoğan yakınlaşmasının hayallerini kurmaya başladı. Düne kadar “dost” olan Trump’ın kötü icraatları bir anda hatırlandı. Siyonist İsrail’e destek verdiği, ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdığı üzerinden “düşman Trump”a dönüştürüldü. Oysa bu kirli icraatlar Trump yönetimi tarafından iki yıl önce hayata geçirilmişti ve yeni “normalleşme” hamleleriyle devam ediyordu. Trump’ın Erdoğan’ı aşağıladığı mektup da Trump karşıtlığı için raflardan indirildi.
Yandaş medyanın çırpınışları boşuna
Faaliyetlerini Erdoğan güzellemesi üzerine kuran yandaş medyanın Amerikan seçimlerine yaklaşımı ilkesizliğin ve omurgasızlığın ibret verici bir örneği oldu. AKP’nin hezimete uğrayan dış politikalarının Erdoğan şovları ile süslenerek kitlelere sunulması, AKP’nin sallanan koltuğunu koruma çabalarından yalnızca biridir. ABD emperyalizmine göbekten bağlı olan ve özellikle Ortadoğu’da taşeronluk görevini yerine getiren AKP için ABD ile ilişkiler varlık yokluk meselesidir. ABD icazeti olmadan adım atamayan Erdoğan, kitlelerin ABD’ye karşı öfkesini istismar etmek için arada bir esip gürlese de, ABD başkanlığında oturan zatın eteklerine her daim yapışmak durumunda kalmıştır. Saray rejiminin tetikçi medyasının “ABD’ye kafa tutan Erdoğan” demagojileri bu gerçeği gizlemeye yetmemektedir.
Nasıl ki Amerikalı emekçilerin biriken öfkesi seçim süreci boyunca Trump-Biden taraflaşması ile yatıştırılmaya çalışıldıysa, Türkiyeli işçi ve emekçilerin sefalete, açlığa, işsizliğe karşı biriken öfkesi de “Türkiye karşıtı Biden” ya da “Türkiye’yi bitirmeye çalışan dış mihraklar” çarpıtmasıyla yükseltilen milliyetçi histeriyle yatıştırılmaya çalışıldı. Elbette bu çaba her gündem üzerinden sergilenmektedir. Amerikan seçimleri bunun son örneği olmuştur.