Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Diyarbakır'da 16 Haziran'da tutuklanan 16 Kürt gazeteciye dair hazırladığı "Gazetecilik yine suçlama konusu" başlıklı raporunu açıkladı. Raporda, soruşturma ayrıntıları, gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilere yöneltilen sorular ve yapılan görüşmelere yer verildi.
Raporda, 8 Haziran'da 19’u gazeteci, ikisi basın çalışanı ve bir kişi olmak üzere 22 kişinin gözaltına alındığı, gazetecilerin evleri, çalıştıkları yapım şirketleri ve ajanslara baskın düzenlendiği hatırlatıldı. Raporda, baskın sırasında gazetecilere ait telefon, taşınabilir ve masa üstü bilgisayarlar, gazetecilik ekipmanları ile bazı dijital materyallere el konulduğu belirtildi. Raporda, JINNEWS'e yapılan baskın sonrasında arama ve el koyma tutanaklarının talep edilmesine rağmen avukatlara verilmediği, Piya ve Ari yapım şirketlerinde yapılan aramaların halen sürmesinden kaynaklı hangi malzemelere el konulduğu bilinmemediği ifade edildi.
Pel, Piya ve Ari yapım şirketlerinde çalışan gazetecilerin hazırladıkları program, haber ve söyleşilerden bazılarının Sterk TV ve Medya Haber TV'de yayımlandığına dikkat çekilen raporda, gazetecilere “Basın Komitesi” adı altında oluşturulan birime bağlı çalıştığı suçlaması yöneltildiği kaydedildi.
"Her toplumsal alan ve mücadele kendi gazetecisini, kendi yayın kurumlarını oluşturur" denilen raporda şunlar vurgulandı:
"Katledilen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile İsrail devleti için 'sakıncalıdır' ama Mısırdan, Fas'a, Filistin'den Ürdün'e Filistin halkının sesidir. Bu gerçeklik Kürt sorununu birinci yayın önceliği yapan gazeteciler için de geçerlidir. Kürt sorunun yıllara dayanan, karmaşık halinin gazetecilik faaliyetleri çerçevesinde yayın, haber, program olarak kamuoyuna taşınmasının her defasında kriminalize edilmesi elbette bugünün sorunu değildir. Gazetecileri tutuklama ya da gözaltına alma devlet hafızasının, politikasının sürekliliğinin bir devamıdır. Bu hakikat nedeniyledir ki tutuklanan gazetecilerin birçoğu daha önce de mesleki faaliyetleri, muhalif kimlikleri nedeniyle çeşitli suçlama, soruşturma/kovuşturmaların hedefi olmuşlardır. Kürt, muhalif ve gazeteci olanlara mesleki faaliyetleri nedeniyle sistemik hale gelen yargı tacizi, devletin bölgede çalışan gazetecilere nasıl baktığının da bir göstergesidir"
Raporun "Soruşturma süreci" başlığında, gazetecilerin tutuklanmasıyla sonuçlanan soruşturmayla ilgili dosyada kısıtlama kararı bulunduğu ifade edildi.
Ayrıntılı raporun sunulduğu toplantı Diyarbakır Barosu’nda gerçekleştirildi ve son olarak şunlar ifade edildi:
“Son olarak, Sansür düzenlemesinin yasalaşması halinde basın özgürlüğün daha da kısıtlanmasıyla Kürt gazetecilerin özelinde gözlemlediğimiz benzer hak ihlallerinin daha da artacağını söylemek yanıltıcı olmaz."
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz…