Trump dersleri Bazı paralellikler – Ergin Yıldızoğlu

ABD Başkanlık seçimleri, güçler ayrılığı, denetleme-dengeleme organları son derecede güçlü ve karmaşık bir devlet yapısına, bağımsız medya kurumlarına sahip bir liberal demokraside, bir kez “süreç olarak faşizm koridoruna” girilince, nelerin yaşanabileceğine ilişkin önemli derslerle dolu.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Kasım 2020
  • 08:00

ABD Başkanlık seçimleri, güçler ayrılığı, denetleme-dengeleme organları son derecede güçlü ve karmaşık bir devlet yapısına, bağımsız medya kurumlarına sahip bir liberal demokraside, bir kez “süreç olarak faşizm koridoruna” girilince, nelerin yaşanabileceğine ilişkin önemli derslerle dolu. Özellikle güçler ayrılığı, denetleme ve dengeleme kurumları çoktan iflas etmiş, ana akım basını “bağımsızlığını kaybetmiş” ülkelerdeki muhalefet partileri ve toplumsal hareketler açısından...

Vahim bir realite sorunu

Türkiye’de siyasal İslamın partisi AKP ve liderliğinin ciddi bir realite sorunu olduğunu birçok yazımda vurgulamıştım. Şimdi, ABD’de “süreç olarak faşizm” içinde liderlik konumuna yerleşmiş Trump’ın ve toplumsal tabanının aynı hastalıktan mustarip olduğu görülüyor.

Trump, I. Dönemi sonunda, başkanlık seçimlerini 5 milyondan fazla oy, 70’ten fazla “seçici delege” farkıyla kaybetti ama beklenen de oldu. Adam hiçbir kanıt sunmadan, seçimleri aslında kendisinin kazandığını, oyların ülke çapında bir komployla çalındığını iddia ediyor. Seçimleri kazanan Biden ve ekibi ile devir teslim için işbirliği yapmayı reddediyor. Bu sırada Covid-19 ile mücadele çöktü, ölü sayısı 250 bini geçti ve hızlanarak artmaya devam ediyor.

Durum ayan beyan ortadayken, Trump avukatlarının, seçim güvenliğini sorgulayan girişimleri bölge mahkemelerinde kanıt yokluğundan geri çevrilirken, iki tehlikeli gelişme dikkat çekiyor. Birincisi, Cumhuriyetçi Parti’nin genel olarak sessiz kalması, artık “Trump’ın partisi” haline geldiğini düşündürüyor. İkincisi, Trump bir taraftan güvenlik bürokrasisinin başına kendi adamalarını atarken, bir taraftan da Cumhuriyetçi Parti’den eyalet yönetimlerine, seçim sonuçlarını yok sayarak seçici delegelerini Trump’a devretmeleri için baskı yapıyor. Dahası, hızını alamadı, seçimlerden başarıyla çıkan Cumhuriyetçi Parti senatörlerinden kendisine destek vermeyenleri de komploya ortak olmakla suçlamaya başladı.

Trump’ın bu girişimleri adeta bir darbe sürecine benziyor. Bu darbe sürecine benzeyen gelişmelerin başarılı olacağına kimse inanmadığı için de “Trump aslında ne yapmaya çalışıyor” sorusu tartışılıyor. Kimileri, Trump’ın kendisini hep küçük gören Demokratlar’dan intikam aldığını hem de ekonomik siyasi yolsuzluklarının kanıtlarını yok etmek için zaman kazanmaya çalıştığını iddia ediyor.

Bir diğer açıklamaya göre Trump, 2024 seçimlerine hazırlanıyor. Trump hem “Yasal Savunma” Fonu adı altında büyük miktarlarda para toplamaya hem de taraftarlarının “seçimleri çaldılar” öfkesini keskinleştirmeye devam ediyor. Toplumsal destek ve mali kaynak, Trump’ın Cumhuriyetçi Parti üzerindeki gücünü konsolide etmeyi amaçlıyor.

Kokteyl komplo

Bu sırada Trump taraftarlarının yüzde 70’i oyların çalındığına inanıyor. Sokaklarda, IŞİD’i anımsatan silahlı militanların 4x4 konvoyları, “dört yıl daha” sloganıyla dolaşıyor. Trump’ın sözcülerinin, yasal itiraz sürecini yöneten eski New York Valisi Rudi Guliani’nin benimsediği söylem de tam anlamıyla faşist hareketlerin realiteyi yok sayan “absürt” propagandalarını anımsatıyor.

Son basın toplantısında, Trump’ın sözcüsü, “Kanıtınız var mı” sorusuna “Sizin düşünce sisteminizin mantığı temelden bozuk” diye cevap verdi. Guliani, “Ben hırsızlığı kokusundan tanırım... Siz, Kuzenim Vinny filmini gördünüz mü?” gibi cevaplardan sonra, seçimleri çalan komplonun arkasındakileri açıkladı: Hugo Chavez’in örgütlediği ve gönderdiği oy sayma makineleri, komünist parası, Küba, Çin manipülasyonları, Soros’un ve “Siyah Yaşamlar Önemlidir” hareketinin parası, Clinton’lar, Antifa (faşizme karşı hareket), oy makinelerinin yazılımlarını “hack”leyen gençler...

Bu abuk sabuk açıklamalar karşısında Türkiye’de AKP döneminde yaşananları anımsamamak olanaksız. Seçimleri kaybeden biri, gitmemek için koalisyon çabalarını sabote etti, sonra bombalar patladı, insanlar öldü; saldırıların arkasında “kokteyl terörü örgütü” vardı. Kaybettiği seçimle gitmeyen, bir başka seçimlerde mühürsüz oy pusulalarını son anda saydırdı; bir keresinde sonuçlar resmen açıklanmadan “Atı alan Üsküdar’a geçti” dedi. Bu sırada sokaklarda silahlı taraftarları gösteriler yaptı... Peki, tüm bunlar olurken muhalefet ne yaptı?

Cumhuriyet / 23.11.20