Ankara'da çok sayıda sığınmacı ve Suriyelinin yaşadığı Altındağ Önder mahallesinde çıkan kavga sonucu bir kişinin hayatının kaybetmesinin ardından, ırkçı linçler akşam saatlerinde başladı.
Seda Taşkın'ın Artı Gerçek’te yer alan haberine göre linç saldırıları sırasında sokaklarda sadece tekbir ve “Suriyeli istemiyoruz” sesleri yükseliyordu. Bazı Suriyeliler, kendilerini korumak için kapılarına Türk bayrakları asmışlardı... Irkçıların bazısı ırkçı olmadığını söyleyerek “bunlar gidene dek bize rahat yok” dedi.
“Nasıl çıkacağız evlerimizden?”
Suriyeli bir mülteci pencereden seslenerek, “Evde hamile var. Ne yapacağım ben? Şimdi nefes alamıyor, nasıl çıkacağız evden abla? Yüzlerce insan var dışarıda. Her tarafı kırdılar. Bir insan bir hata yaptı diye hepimize mi sıkıntı yaşatılacak? Böyle daha kötü oldu her şey. Doğum yaparsa biz ne yapacağız?” diye soruyor.
Polisler tarafından bindirildiğimiz ekip aracı ile mahalleden atılıyoruz
Ara sokaklarda ilerlemeye devam ediyoruz ve yukarıdaki mahallelerde evlerin ateşe verildiği yönünde duyum alıyoruz. Olay yerine gitmeye çalışırken, polisler tarafından yolumuz kesiliyor. Basın kartlarımızı göstermemize rağmen çekim yapmamıza izin verilmiyor. Çekilecek bir şey olmadığını grubun dağıldığını söylüyorlar ancak sesler gelmeye devam ediyor. Çekim yapma konusunda ısrarlı davranmamız üzerine polisler, gazeteci arkadaşımla birlikte beni bir ekip aracına bindirip mahalleden çıkarılmamızı söylüyorlar. Bindirildiğimiz araç ile mahalleden çıkarılıyoruz. Ancak araçtan indirildikten sonra yeniden olayların olduğu yöne doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
"Tayyip'in askeri onlar”
Ara sokaklarda ilerledikçe insan sayısının daha da arttığına tanıklık ediyoruz. Saldıranlardan biri “Bizim suçumuz Türk mü olmak, kim bilir onları şimdi en iyi otellere yerleştirmişlerdir” diye bağırarak “Ama Tayyip'in askerleri onlar” ifadelerini kullanıyor.
Evin her yanına saçılan cam kırıkları
Daha sonra mülteci bir ailenin evine gidiyoruz, kapıyı açar açmaz kırılan camların her yana dağıldığını görüyoruz. İri yarı bir sürü taşın olduğu odada ailenin hazırladığı sofra öylece yerinde duruyor.
Nur Ubeyd, 6 yıl önce eşini Suriye’de kaybettikten sonra Türkiye’ye geldi. 4 sene önce kaçak şekilde Türkiye’ye girdiğini söyleyen Ubeyd o sürede hamile olduğunu anlatıyor:
“Türkiye’de çok zor şartlar altında bir düzen kurabilmiştim. Ama son yaşanan olaylar bizi çok korkuttu. Odada sofra kurdum ve çocuklarla birlikte tam yemek yiyeceğimiz esnada bir tekbir sesleri duymaya başladım. ‘Bu ev Suriyelilerin mi?' diye bağırıyorlardı insanlar.
Olayı anlayamadan evin salonuna taşlar gelmeye başladı. Çocuğum korkudan anne diye çığlık atmaya başladı. Hemen kucağıma alarak koridorda tuvaletin önüne koydum. Hiçbirimiz yerimizden kıpırdayamıyorduk. Kırılan camlar her yana dağıldı.”
"Polis sadece izledi”
Çocuğunu hastaneye götürdüğünü ve ilaçlarını alması gerektiğini söyleyen Ubeyd, hasta çocukları ile birlikte evde rehin kaldığını anlatıyor. “Biz kimseye bir şey yapmadık. Biz dışarı çıkamıyoruz. Olaylar yaşandığında polis geldi ama hiçbir şey yapmadı. Çok kalabalıktı ve polis sadece izledi.”
"Çocuklarıma süt almam gerekiyor”
Hasta iki çocuğunu tuvaletin kapısının önünde yatıran Ubeyd, markete giderek ekmek ve süt alması gerektiğini söylüyor. Ubeyd şunları ifade etti:
“Nasıl çocuklarıma yemek yapacağımı bilmiyorum. Kızımın sütü bitti. Olayların bir an önce durmasını istiyoruz ama ne fayda. Hiçbir şey olmayacağını biliyorum. Olayların daha da büyümesinden çok korkuyorum. Sadece biz korkmadık, taş atılan odada kuşlarımız da vardı onlarda çok korktu. Çocuklarımla bir başıma kaldık ve elimizden bir şey gelmiyor”