Savunmaya Özgürlük Koordinasyonu, ölüm orucundaki avukat Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı.
Açıklamada söz alan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkan Yardımcısı Ümit Büyükdağ, meslektaşlarının tedaviyi kabul etmediklerini hatırlatarak, avukatların hapishane koşullarından çok daha kötü koşullarda tutulduğunu söyleyen Büyükdağ şunları ifade etti:
“Hapishanede ellerinde olan haklarının hiçbirini kullanamıyorlar. Avukat görüş için hapishanede her gün süresiz görüşebilirken şimdi hastanede savcı iznine bağlı olarak sadece 15 dakikalık avukat görüşü yapabiliyorlar. Hastanede çok basit ihtiyaçları dahi giderilemiyor. Toz şeker ihtiyacı için bile hem hastane idaresiyle hem gardiyanla hem jandarmayla bir boğuşma yaşamak zorunda kalıyoruz. Söz dalaşıyla zorlamalarla ancak çok basit bir toz şeker ihtiyacı gideriliyor. Bu durumlarını daha da kötüye götürecek bir süreç.”
Ünsal’ın annesi: Soylu’nun zorla müdahale emri var
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 5 gündür refakatçi olarak oğlunun yanında bulunan Ünsal’ın annesi Nermin Ünsal, Ünsal ve Timtik’in 8 gündür hastanede tutulduklarını ifade ederek, Timtik’in 217 oğlu Ünsal’ın da 186 gündür adalet için ölüm orucunda olduğunu söyledi.
Ünsal, refakatçi olduğu süre içerisinde yaşadıklarını şöyle aktardı: “Hapishane şartlarından daha kötü olan pandemi hastanesinde, hapishane koğuşuna yatırdılar. Mahkeme bu suretle suç işlemiştir. Çünkü inanın ben bulunduğum süre zarfında şunu gözlemledim; Aytaç tecritte. 4 duvar arasında, dışa açılan bir pencere yok, oksijen yok. Kapı önünde 10 tane jandarma ve bir gardiyan bekliyor. Jandarmalar hastane içinde dolaşıyorlar. Dışarıda yemek yemeye gidiyorlar sonra fütursuzla içeri giriyorlar. Gardiyan onların yanında oturuyor. Gardiyan gün boyu içeri girip çıkıyor. Yine temizlik görevlileri hiçbir galoş ya da önlem almaksızın içeri giriyorlar. Devlet onları pandemiden öldürmeye niyetlenmiş. Emekli hakim olarak buna kanaat getirdim.”
Ünsal, içeride refakatçı olduğu 3 gün boyunca uyuyamadığını aktararak, şunları ifade etti:
“Önce beyaz ışık dayatıldı. Zaten ben girene kadar 2 gün boyunca Aytaç, hiç uyuyamamış. Ben ısrarla mücadele ederek onu söndürttüm ama jandarma ve gardiyanlar içeriyi bastı. Ancak içeri girmelerine ve açmalarına izin vermedim. Fakat uyuduğunu zannedip bu defa tuvaletin kapısını ardına kadar açmaya çalıştılar. Şimdi ölüm orucunun 186’ncı gününde olan biri için koku, gürültü, oksijen o kadar önemli ki tuvaletin kokusunu çektirmeye çalışıyorlar. Nedir bu yaptığını diyorum. Silivri Cezaevi müdürü böyle demiş diyorlar. Adeta mankurt gibiler…
…Dün gece de mahkum koğuşunun yanında 3 ağır hasta var. İnleme sesleriyle uyandık. Acı içinde ATK bu kişiler hapishanede kalamaz dedi. Ama götürüldükleri yer tecrit hücresi. Hapishanede sabahtan akşama kadar havalandırması var. Burası daha kötü. Hiç oksijen alamıyor…
… Uyuyamıyor. Bilerek uyutulmuyor. Mesela bir gece yarısı jandarma durmadan uzun namlulu silahını kırıyor, sanduka içine atıp, sandukanın kapanmadığını iddia edip vurarak ses çıkarıyor. Bütün bunlar için mücadele etmek durumunda kaldık. Bu devlete sesleniyorum, eğer onları yaşatmak istiyorlarsa çözüm üzerinden hareket etmeliler. Çözüm hukuk ve kanunun uygulanmasıdır. Onların tek talepleri adil yargılanmak. O iki küçük beden hepiniz için direniyorlar. Buradan halkımıza, muhalefet partilerine, gazetecilere, yazarlara, aydınlara herkese sesleniyorum: çaresiz değiliz, aciz değiliz, bunu kendimize yakıştırmayalım. Onlara sahip çıkalım. Bu sesi duyalım. Duyuralım. Bu hukuksuzluğa son verelim.”
‘Soylu’dan zorla müdahale talimatı’
Ünsal, devamla şunları söyledi: “Üst düzey bir emniyet görevlisi bana şunları söyledi:
“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun emri var müdahale edeceğiz diye. Ben de benim bedenimi çiğnemeden öyle bir şey yapamazsınız dedim. Zorla müdahaleyi kabul etmiyoruz. Ebru da Aytaç da kabul etmiyor. Zorla müdahale işkencedir. Derhal tahliye edilmeliler. Yaşamları çok büyük tehlike altında.”
Ardından söz alan Didem Baydar Ünsal, adaletsizlikler sürdüğü sürece adalet nöbetlerinin, adalet yürüyüşlerinin devam edeceğini söyledi. Türkiye'nin dört bir yanından gelen meslektaşlarının adalet talep ettiğine dikkati çeken Ünsal, “Yargıtay neyi bekliyor? Adalet Bakanlığı neye bakıyor? Bu ülkenin Adalet Bakanı nerede” diye sordu.