Soma’nın faili sermaye devleti!

Soma katliamının yıl dönümünde işçi sınıfı ve emekçilerin görevi, sömürü çarklarını kırarak katliamcılardan hesap sormaktır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 13 Mayıs 2020
  • 11:01

Hesabını işçi ve emekçiler soracak!

 

AKP iktidarı enerji sektöründeki kodamanlarının kasalarını doldurmak için, madenlerde adeta kuralsızlığı kural haline getirdi. AKP 18 yıllık iktidarı süresince kuralsız çalışmanın, sefalet ücretlerinin, güvencesiz çalışmanın kitabını yazdı. Taşeron çalışma sistemi bu kitabın en önemli başlığı oldu. Taşeron köleliğinin işçi sınıfına nasıl ağır bedeller ödetebileceğinin en ölümcül kanıtı ise Soma katliamı oldu.

Sermaye devleti ise katliamın öncesinde attığı her adımla ölümcül bir senaryoyu kendi elleri ile yazdı. Devlet kâğıt üzerindeki mevzuatlara olumlu raporlar vererek ‘iş kitabına’ uyduruldu. Katliamdan 2 ay önce yapılan “denetim” sonucu verilen raporlarda bile “olumlu” ibaresi yer almaktadır.

Alp Gürkan AKP rejiminin palazlandırdığı sermayedarlardan biriydi. Ölüm ocaklarının açılışını AKP’li bakanlarla mutlu aile tabloları çizerek yapmışlardı. Onlar için bu mutlu aile tablosu maden işçileri için yerin yüzlerce metre altında, kör karanlıkta üç kuruşa kendi mezarını kendi elleri ile kazmak demekti. Tüm madenlerde işçileri en basit iş güvenliği önlemleri dahi almadan çalıştırmak anlamına gelen kölelik dayatmalarını en ağır sonuçlarından birini Soma’da yaşanan katliamla göstermiştir.

Başbakanlık müşavirlerinin göz göre göre gerçekleşen katliama karşı sokağa dökülen madenci yakınlarından birini tekmelemesi, bugün sarayın sultanı olan dönemin başbakanının ‘ölüm onların fıtratında var’ açıklamaları, madenlerde yaşam odalarının bulunmamasının dinci-faşist iktidarın verdiği oylarla yasal hale getirilmesi işçi sınıfının hafızasına kazınmıştır. Soma katliamı sırasında yaşananlar kapitalist düzenin kurumlarına baştan aşağıya kadar ayna tutmuştur. Sermaye iktidarı her zamanki geleneksel politikasını izlemiş, daha çok kömür çıkarmak uğruna kanları donduran korkunç işçi katliamına karşı oluşan kamuoyunu susturmak için göstermelik yargılamalar yapmıştır. Ardından her iş cinayeti sonrası olduğu gibi göstermelik bir şekilde birkaç mühendis “cezalandırılmıştır”. İşçi aileleri baskı gördü, gözaltına alındı kaba dayakla korkutulmaya çalışıldı. Devamında 301 işçinin kanı elinde olan Soma madeninin sermayedarı beraat ederek sermaye devleti tarafından adeta ödüllendirilmiş oldu.

301 işçiye Soma madeni mezar olurken, yüzlerce işçi yaralandı, yüzlercesi işsiz kaldı. Sermaye düzeni karşısında işçi sınıfının örgütlü devrimci gücünü görmediği için Ermenek ve Torunlar’daki iş cinayetlerinde de aynı senaryoyu devreye soktu. İş cinayetlerinin faili olan sermayedarlar ve onların devletini aklayan göstermelik yargılamalar yapıldı. Dosyalar tozlu raflara kaldırıldı.

Bugün Soma katliamının 6. yılındayız. Sermayenin kar hırsı nedeniyle fabrikalar tüm hızıyla, hatta sokağa çıkma yasağında özel izinler alınarak harıl harıl çalışıyor. Çünkü sermaye sınıfı için vazgeçilmez olan kapitalist çarkların dönmesidir. İşçilerin virüsten mi açlıktan mı ölmek ikilemine sıkıştırıldığı bir dönemde Covit-19 bir meslek hastalığı haline gelmiştir. Katliamın yıldönümünde pek çok fabrikadan virüsten kaynaklı işçi ölümleri haberleri yayılıyor. Ayrıca işçilerin burun buruna yeraltında çalıştıkları maden işkolunda da üretim sürüyor. Dinci-faşist iktidar ikiyüzlü bir şekilde Zonguldak’ta solunum yolu hastalıklarının ve madende çalışma nedeniyle oluşan meslek hastalıklarının yüksek olması nedeniyle bir dizi kısıtlamayı gündeme getirirken Soma Kınık’ta işçiler madenlere sürülmeye devam ediyor.  Maden sermayedarları kısa çalışma ödeneğine başvurmuş ve işçileri yıllık izine çıkarmış olsa da sektörün üçte ikisinde üretim sürüyor, işçiler maden çıkarmaya devam ediyor.

Bugün Soma’nın yaşandığı Manisa da Covit-19 testleri pozitif çıkan işçilerin sayısının her geçen gün artmasıyla ve buna rağmen üretimin devam etmesi nedeniyle yeni madenci katliamlarına davetiye çıkarılıyor. Maden sermayedarlarının gözü kar hırsıyla o kadar dönmüş durumdadır ki, işçiler evlerine gönderilmeyerek Nazi toplama kamplarına rahmet okutan koşullarda zorla çalıştırılmaktadır.

Sonuç olarak, AKP iktidarının sermayedarlara ne kadar kusursuz hizmet ettiğinin en somut kanıtı 14 yılda 1470 maden işçinin katledilmesidir. Güvencesiz çalışmanın en kaba biçimde uygulandığı, kaçak ve göçmen işçilerin emeğinin sınırsızca sömürüldüğü madenler, adeta cinayet mahalli haline getirilmiştir. Fail ise sermaye düzeni ve onun devletidir.

Soma katliamının yıl dönümünde işçi sınıfı ve emekçilerin görevi, sömürü çarklarını kırarak katliamcılardan hesap sormaktır. 83 Armutçuk, ‘83 ve ’87 Kozlu, ‘90 Amasra ve Yeni Çeltek, ‘92 Kozlu ve ’95 Sorgun katliamlarının; Soma ve Ermenek maden katliamlarının ve tüm iş cinayetlerinin hesabını sormanın yolu devrimci sınıf hareketini yükseltmekten geçmektedir.

M. Devrim