SES Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi, Özgür Hukukçular Derneği Ankara Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi ölüm orucunda olan Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın ivedi olarak bağımsız bir sağlık heyeti tarafından muayene edilmesini talep ederek, Adalet Bakanlığı’nı da sorunu çözecek adımlar atmaya davet etti. Yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Ankara’da, Sincan Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski öğretmen Sibel Balaç sürgün ve mobbinge uğradığını söyleyerek 2018 yılında zihinsel engelliler öğretmenliği görevinden istifa etmişti. Balaç, aynı yıl, Kanun Hükmü Kararname’yle (KHK) işinden ihraç edilen memur, öğretmen ve akademisyenlerin Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde gerçekleştirdikleri ‘İşimi Geri İstiyorum’ eylemlerine katılmıştı. 18 Aralık 2019’ta tutuklanan Balaç adil yargılanma talebinin yanı sıra hapishanelerdeki hak ihlallerinin sona ermesini talebiyle 19 Aralık 2021 tarihinde ölüm orucuna başlamıştı. Yine 2016’dan beri Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nde bulunan Gökhan Yıldırım da benzer taleplerle 25 Aralık’ta ölüm orucuna başlamıştı.”
Sibel Balaç 145 ve Gökhan Yıldırım 139 gündür ölüm orucunda olduğu ve sağlık durumlarının kötüye gittiği aktarılan açıklamada Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın ölüm orucunu sonlandırmaları için gerekli koşulların bir an önce sağlanmasının son derece önemli olduğu vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bizler sağlık emek meslek örgütleri ve insan hakları örgütleri olarak Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın ivedi olarak bağımsız sağlık heyeti ile muayene edilmesini talep ediyoruz. Bizler şunu da hatırlatmak istiyoruz; Açlık grevi veya ölüm orucuna katılan kişiye kendi sözlü ve yazılı beyanına aykırı bir müdahalede bulunulamaz, hayatî tehlikesinin varlığı öne sürülerek, kendi istekleri dışında, zorla beslenemez ya da tedavi edilemez. Böyle bir müdahale Etik olarak da hukuken de kabul edilemez. Bu durum ‘insanlık dışı veya onur kırıcı nitelikte muamele’ anlamına gelir. İşkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye tabi olmama hakkı mutlak bir haktır ve hiçbir koşulda ihlal edilemez. Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesi’nin 21. maddesinde de ‘Kişinin yararına olduğu düşünülse bile; tehdit, zorlama, güç kullanımı veya fiziksel kısıtlamalarla beslemenin insanlık dışı ve onur kırıcı bir tedavi biçimi’ olduğu belirtilmektedir. Bir hekimin böyle bir müdahalenin parçası olması halinde hem meslek etik kuralları hem de hukuki düzenlemeler yönünden hatalı/kusurlu kabul edilecektir. Adalet Bakanlığını sorunu çözecek adımlar atmaya davet ediyoruz. Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilmesini, sağlık hakkı kadar hayati bir hak olan adil yargılanma hakkının kullanımının önünde durmak yerine, yetkilileri kulak vermeye ve çözüm bulmaya çağırıyoruz.”