SES: Sağlık yönetimi enkaz altında kaldı

SES’in deprem bölgesine ilişkin hazırladığı raporda, sağlık yönetiminin enkaz altında kaldığı ifade edildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Nisan 2023
  • 22:30

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Maraş merkezli depremlerin ikinci ayında sağlık sorunları, sağlık çalışanlarına ve hastanelere ilişkin rapor hazırladı.

Raporda, gerçek verilere ulaşmanın mümkün olmadığına dikkat çekilerek, “Sağlık yönetimi enkazda kalmıştır” denildi. Sağlık hizmetleri ve koordinasyonun tam sağlanamadığının altı çizilen raporda, öneri ve talepler şöyle sıralandı: 

“*Deprem bölgesi gerçekliğinde toplum temelli (bölge tabanlı) birinci basamak sağlık hizmetlerine bir an önce geçilmelidir.

*Yerinde sağlık hizmeti anlayışı ile sağlık hizmeti yürütülmelidir. Mobil olanaklar güçlendirilmelidir.

*Basamaklar arasında ve birinci basamağın kendi içinde koordinasyonu sağlanmalıdır.

*Görevlendirme ile gelen sağlık emekçilerinin görevleri belirlenmeli, barınma, ulaşım, beslenme ve sağlıklı yaşam koşulları sağlanmalıdır.

*Depremzede sağlık emekçileri ağırlıklı sağlık hizmeti üretiminden bir an önce vazgeçilmelidir.

*Hem yerel hem de geçici görevlendirme ile gelen sağlık emekçilerine yönelik yıpranma payı esaslı mali ve özlük haklarına yansıyan düzenlemeler yapılmalıdır.

*Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin (gönüllü rotasyonla gidenler ve yerel personelin) barınma, beslenme ve çocukları için kreş sorunları bir an önce çözülmelidir. Bu koşullar sağlanmadan yapılan yeni atamalara son verilmelidir.

*Deprem bölgesindeki sağlık öğrencilerinin (tıpta uzmanlık öğrencileri dahil) eğitimlerine yönelik programlar geliştirilmelidir. Bu programların dayatma şeklinde değil, seçenekli şekilde hazırlanmasına dikkat edilmelidir. Hazırlık çalışmalarına öğrencilerinde katılımı sağlanmalıdır.

*Sağlık hizmetlerinin yönetimi demokratikleştirilmelidir. Sağlık emekçileri mutlaka karar sürecine katılmalıdır. Yine sendika ve meslek örgütlerini karar sürecinde söz sahibi olmalıdır. Toplumun karar sürecine katılacağı mekanizmalar yaratılmalıdır.

*Mülteci ve Roman nüfus başta olmak üzere ötekileştirilen toplum kesimlerine yönelik ayrımcılıktan vazgeçilmelidir.

*Yardımlar ve kamusal hizmetler kültürel gerçekliğe uygun sağlanmalıdır. Anadilinde sağlık, eğitim ve kamusal hizmetler yaşamsaldır.

*Başta sağlıklı içme suyu olmak üzere, temiz kullanma suyu, tuvalet ve duş olanakları geliştirilmelidir.

*Geçici yerleşim alanlarında ve evlerinin önünde ya da dağınık çadırlarda kalanlara yönelik yeterli sayıda çamaşırhaneler kurulmalıdır.

*Yeterli ve dengeli beslenmeye yönelik gıda ve yemek dağıtımı sağlanmalı, ailelerin kendi yemeklerini yapabilecekleri olanaklar sağlanmalıdır.

*Krize dönen barınma koşulları hızla prefabrik evler veya olanakları zengin konteynerlerla sağlanmalıdır.

*Geçici yerleşim alanlarının yönetimine toplumun ve kadınların katılımı sağlanmalıdır.

*Çocuklar ve gençlerin eğitim ve sosyal gelişiminlerini dikkate alan toplum katılımlı kamusal programlar geliştirilmelidir.

*Deprem bölgesinde ikinci deprem olarak nitelenen enkaz kaldırma çalışmalarına son verilmeli, enkazların nasıl bertaraf edileceğine akademinin, meslek örgütlerinin ve toplumun katılımı ile demokratik bir şekilde karar verilmelidir.

*Enkazlara bağlı yoğun toz ortamı nedeniyle vatandaşlara ve işçilere FFP2 ve FFP3 maskeler ücretsiz dağıtılmalıdır. Tozun azaltılmasına yönelik sulama işlemi sürekli olarak sağlanmalıdır.

*Esenlendirme hizmetleri gündeme alınmalıdır. Sadece fiziksel sağlık değil, psikolojik, sosyal ve mekânsal esenlendirme faaliyetleri tartışılmaya başlamalıdır.

*Kolektif yas sürecine yönelik kültürel faaliyetleri toplum katılımı ile planlanmalıdır. Kolektif yas süreci için toplumun içinde biriken öfkenin görülmesi, doğal afetin felakete dönmesini sağlayanlardan (politikalardan), önlenebilir ölümlere yol açanlardan (politikalardan) hesap sorulmasına dönük toplum katılımının olduğu inceleme çalışmalarının bir an önce başlatılması elzemdir.

*Gelecek belirsizliğinin önüne geçmek için ‘nasıl bir kent-yerleşim alanı istiyoruz’ ve ‘nasıl bir yaşam istiyoruz’ sorularının tartışılacağı demokratik ortamlar yaratılması zorunludur.”