Sermayenin tek adam rejimi batırdı

“Yüksekten uçuş” vaat ettiler. İki yılda ülkeyi her alanda çöküşe sürüklediler.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 10 Temmuz 2020
  • 17:40

Faşist tek adam diktasına giden yolun taşları döşenirken, “Türkiye’yi uçuracak bir sistem” vaat ediliyordu. Dünyanın en büyük birkaç ekonomisinden biri olacaktı Türkiye; kişi başına yıllık milli gelir 25 bin doları aşacaktı. Bir tür “asr-ı saadet” müjdesi veriliyordu. Öyle ki, sefalete mahkum ettikleri işçilere-emekçilere “birkaç yıl dişinizi sıkın, sonra ülke zenginleşecek, siz de payınızı alacaksınız” türünden büyük yalanlar yutturulmaya çalışılıyordu.  

Tek adam rejimi inşa edildi. Aradan iki yıl geçti. Rüşvetçilere, talancılara, yağmadan pay kapanlara, bol kazançlı ihaleler alanlara tek adam diktası yaradı. Ancak genelde ülkenin, özelde toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçilerin durumu geçmişten de vahim bir hale geldi. “Yüksekten uçuş” vaat ettiler. İki yılda ülkeyi her alanda çöküşe sürüklediler. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, AKP şefi T. Erdoğan’ın 10 Temmuz 2018 tarihinde yemin ederek kabinesini açıkladığı yeni yönetim modelinin ikinci yılında Türkiye’nin tablosuna ışık tutan bir çalışma hazırladı. Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre, çalışmada öne çıkan bazı çarpıcı başlıklar şöyle sıralanıyor:

Türkiye’nin statüsü değişti: Freedom House’un 2019 yılı raporunda Türkiye, 100 üzerinden 31 puan alarak özgür olmayan ülkeler statüsünde değerlendirilmiş ve temel özgürlükler bakımından, Pakistan, Irak gibi ülkelerden daha az özgür olarak nitelendirilmiştir.

OECD’de son sırada: Türkiye, siyasal hak ve özgürlükler bakımından 41 OECD ülkesi arasında son sırada yer almaktadır. İfade özgürlüğü konusunda ise 149 ülke arasında 129. sırada bulunmaktadır.

Yargı bağımsızlığı 50 sıra geriledi: Türkiye, hukukun üstünlüğü sıralamasında 126 ülke arasında 109. sıradadır. Yargı bağımsızlığı sıralamasında 2007’de 50. sıradayken 2019’da 104. sıraya gerilemiştir. Basın özgürlüğü konusunda Türkiye 2002’de 100. sıradayken, 2020’de 154. sıraya gerilemiştir.

Türk Lirası 4 kat değer kaybetti: Türk lirası, son 13 yılda 124 ülkenin para birimine karşı değer kaybetmiştir. AKP döneminde Türk Lirası, Avro ve dolar karşısında yaklaşık 4 kattan fazla değer yitirmiştir…

Gıda ve enerji fiyatları arttı: Ekonominin kötü yönetimi, gıda ve enerji fiyatlarında büyük artışlara neden olmuştur. Türkiye, 35 OECD ülkesi içerisinde 2018’de gıda enflasyonu en yüksek ülke oldu. AKP’nin belirlediği asgari ücret, açlık sınırı seviyesindedir. Türkiye’deki asgari ücret, Avrupa’daki 30 ülke arasında en düşük 4. asgari ücrettir.

Sosyal devlette son sıralarda: Türkiye, Dünya Bankası’nın yaptığı beşli sınıflamaya göre, gelir dağılımında en kötü dördüncü grupta, 38 OECD ülkesi arasında ise 34. sırada yer almaktadır. AKP, sosyal devlet anlayışından uzaklaşmakta, yoksullaşan halk kesimlerinin toplumdan kopuşunu önlemek için bir politika geliştirmemektedir. Türkiye, sosyal adalet bakımından 41 OECD ülkesi arasında 40. sıradadır.

Üniversite mezunu işsizler arttı: Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 2020 yılı itibarıyla 1,5 milyona yaklaşmış ve artmaya devam etmektedir. Çalışan her 3 üniversite mezunundan 1’i ise eğitimini aldığı alanda iş bulamamaktadır.

Dijital rekabette güçsüz: Türkiye, dijital rekabet gücü sıralamasında 63 ülke arasında Meksika ve Ürdün’den sonra 52. sırada yer almaktadır.

Türkiye barışçıl değil: AKP Türkiyesi artık barışçıl bir ülke olmaktan uzaklaşmıştır. Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nde 163 ülke arasında 152. sırada yer almıştır.

Ekonomideki gerileme

Çalışmaya göre, 9 Temmuz 2018’de 4,53 TL olan dolar kuru 9 Temmuz 2020’de 6,86 TL oldu. 2 yıl önce 183 TL olan gram altın bugün 400 TL oldu. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 783 TL’den bugün 2 bin 431 TL’ye çıktı. Genç işsizlik oranı yüzde 17,7’den yüzde 24,6’ya çıktı.

Çöküşün boyutu bundan ibaret olmasa da (örneğin kişi başına düşen milli gelir en az 3 bin dolar azaldı), bu başlıklar tablonun vahametini gözler önüne sermeye yetiyor. Dinci-faşist tek adam rejiminin beka sorunu derinleşirken yayılmacı-saldırgan dış politikayı esas alması, Libya’dan Suriye’ye, Irak’a uzanan cephelerde savaşa girişmesi, yaşanan çöküşü daha da derinleştirecektir.