AKP iktidarının devrimci, ilerici, muhalif basına yönelik saldırıları her geçen gün arterken son dönemde de birçok basın emekçisi tutuklama saldırısı ile karşılaştı.
İstanbul’daki özgün basın emekçileri de bu tutuklama saldırılarını Taksim’de gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla protesto etti.
Gazeteciler için zindan ülkesi
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, Türkiye'de medyanın en karanlık döneminin yaşandığına dikkat çekti. Baskın seçime gidildiğini ifade eden Kuleli “medya bu durumdayken özgür seçim mümkün değil” dedi. Halk gerçeklere ulaşamasın diye gazetecilerin tutuklandığını belirten Kuleli “Türkiye tek sese sığmaz, Türkiye tek adamdan daha büyüktür” diyerek tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi.
Özgür Gazeteciler İnisiyatifi'nden (ÖGİ) Hakkı Boltan da Türkiye’nin gazeteciler için bir zindan ülkesi olduğu vurgusunu yaptı. Boltan 200'e yakın gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye'nin bu konuda dünyada birinci sıralarda olduğuna dikkat çekti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri ise “hem üzgünüz hem öfkeliyiz” diyerek konuşmasına başladı. Tutuklu gazetecilerin içinde İHD'nin eylemlerini takip edenler de olduğunu hatırlatan Yoleri, gazetecilere baskıların asıl nedeninin gerçeğin topluma ulaşmasının engellenmeye çalışılması olduğuna dikkat çekti. Gerçeği bilme hakkı için gazetecilere sahip çıkılması gerektiğini belirten Yoleri, gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyerek konuşmasını sonlandırdı.
“Tek suçları gazetecilik”
Konuşmaların ardından TGS üyesi Seyhan Avşar tarafından basın açıklaması okundu. Basına yönelik saldırıların arttığına dikkat çekilerek başlayan açıklamada bugün Türkiye hapishanelerinde 180’e yakın tutuklu gazeteci bulunduğu belirtildi. Ayrıca, yakın zamanda da Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’ne ve Gün Matbaası’na TMSF tarafından el konulmasının ardından şimdi de ETHA çalışanları Pınar Gayip, Semiha Şahin ve Adil Demirci’nin de hukuksuz bir şekilde tutuklandığı belirtildi. Mücadele Birliği muhabiri Serpil Ünal’ın hasta olmasına rağmen tutuklanarak hapishane koşullarına mahkum edildiği hatırlatıldı.
Açıklamanın devamında, “Arkadaşlarımızın tek suçunun gazetecilik olduğunu ifadelerinde sorulan sorulardan da anlayabiliyoruz. Tutuklanan birçok gazetecinin tutuklanma gerekçesi yaptıkları haberler, sordukları sorular ve çektikleri görüntüler olarak iddianamelerde yer almıştır. Şunu çok iyi biliyoruz ki tutuklanan gazeteciler gerçeklerin karanlıkta kalmaması için mücadele eden, özgür basın geleneğinin birer parçasıydılar” ifadeleri kullanıldı.
“Gerçekleri savunmak suç değildir”
Gözaltı ve tutuklama saldırılarının özgür basın geleneğini susturamayacağı, gerçeklerin üzerini örtmeye ve boyamaya yetmeyeceği dile getirilerek “İçeride, dışarıda nerede olursak olalım sokakların sesi olacağız” denildi.
“Gerçekleri savunmak suç değildir. Biz buna olan inancımızla alanlarda, sokaklarda olacağız. Tek tipleştirmek istediğiniz gazeteciler olmayacağız. Ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, dili, dini, kültürü yasaklanan herkesin, çocukların, kadınların, işçilerin, emekçilerin sesi olmayı sürdürecek ve baskılara boyun eğmeyeceğiz” ifadeleriyle süren açıklama “Gazetecilik suç değildir. Özgür Basın susturulamaz” denilerek sonlandırıldı.
Avşar ayrıca, Cumhuriyet çalışanlarının yargılandığı davanın karar duruşmasına katılma çağrısı yaptı.
Eylemde “Özgür basın susturulamaz!”, “Haber alma hakkımız engellenemez!” ve “Tutsak gazeteciler serbest bırakılsın!” sloganları atıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul