Çernobil Nükleer Santrali faciasının 38. yılında “Nükleer santraller durdurulsun” çağrısı yapıldı.
ÇMO İzmir Şubesi yaptığı yazılı açıklamada, nükleer santrallerin durdurulması çağrısı yaptı. Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) nükleer atıklarının depolandığı eski kurşun fabrikası önünde basın açıklaması yaptı.
TMMOB'a bağlı Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şubesi yaptığı yazılı açıklamayla "Nükleer Santralleri, Savaşları Durdurun" çağrısını yineledi. Açıklamada şunlar ifade edildi:
"Hem Çernobil'de hem de Fukushima'da açıkça görüldüğü 2020 yılında Ukrayna'da meydana gelen orman yangınlarında, kazadan sonra bölgeye çöken radyoaktif kirleticilerden bir bölümü yeniden atmosfere karışmış ve yangının Çernobil'in radyoaktif enkazına doğru ilerlemesi büyük korku yaratmıştı"
Türkiye'nin Çernobil'i olarak anılan Gaziemir'de gömülü olan radyoaktif ve tehlikeli atıkların hâlâ bertaraf edilmediği vurgusu yapılırken şunlar belirtildi:
"Son olarak, topraklarımızda inşa edilen ve kullanım ömrü boyunca bir başka devletin şirketinin sahibi olduğu bir nükleer santralden yüksek fiyatla elektrik satın alacağımız bir tesisin, ülkemizin gerçek enerji ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Diplomatik gelişmeler ve seçim süreçleriyle işletmeye alınma tarihi defalarca değişen Akkuyu Nükleer Güç Santrali, açıkça siyasi bir tercihin ürünüdür. Savaşlar, terör, afetler ve krizlerle dolu coğrafyamızda, doğayı ve yaşamı tehdit eden nükleer santrallerden vazgeçilmelidir. Hiçbir siyasi 'kazanç', yaşamın önüne geçmemelidir." .
Ege Çevre ve Kültür Platformu’ndan Gaziemir’de basın açıklaması
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Gazemir'de nükleere tepki olarak, nükleer atıklarının depolandığı eski kurşun fabrikası önünde 26 Nisan’da basın açıklaması yaptı.
Açıklamada şunlar söylendi:
"Öyle ki, 38 yıl önce bugün, bir insan hatasıyla patlayan Çernobil Nükleer Santrali’nin bulunduğu bölgenin çevresindeki çok geniş bir alan daha yüzlerce yıl insanlara kapalı kalacak. Bu bölgede yaşayan ve radyasyon taşıyan diğer canlılar, hâlâ bu alanın dışına çıkarak radyasyonu yaymakta ve bunu önlemek olanaksız. Bu gerçekler ışığında, yüzde 92’si deprem bölgesi olan ülkemizde, sözde deprem riskinin olmadığı Akkuyu’da yapılmakta olan nükleer santral için büyük ve haklı endişelerimiz var. Kendi topraklarımızda, adeta bir Rusya üssü olarak inşa edilen bu santralin, geleceğimizi risk altına soktuğu bir gerçektir. Geçmişte çok büyük depremler üretmiş olan ve gelecekte de depremler üreteceği kesin olan aktif Kıbrıs Ada fayları ve devamında oluşacak bir depremin Akkuyu’daki etkilerini önceden kestirebilmek olanaksızdır."