Ölüm orucunun 254. gününde Mustafa Koçak’a zorla müdahalede bulunulması üzerine sağlık durumu ve devam eden saldırıyla ilgili dört kurum bugün İzmir’de basın toplantısı gerçekleştirdi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir temsilciliği, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi tarafından düzenlenen basın toplantısında Koçak’a yapılan saldırıyla ilgili şu bilgiler aktarıldı:
“Adil yargılanma talebi ile ölüm orucunda olan Mustafa Koçak 12 Mart 2020 tarihinde 16.30 sularında koğuşundan robokop ve jandarmalar tarafından alınarak kendisinin rızası dışında ailesi ve avukatlarına haber verilmeden İzmir Aliağa Cezaevi Kurumları Kampus Hastanesi dahiliye servisine götürülmüştür. Mustafa Koçak zorla müdahale için hastaneye kaldırıldığı gün ölüm orucunun 254. günündedir. Koçak’ın sağlık durumu kritik aşamayı çoktan geçmiş bu anlamda yapılacak en ufak bir eylem geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilecektir. Sağlık durumu bu durumda ola Mustafa Koçak’ı zorlama müdahale tehdidine maruz bırakmak kabul edilemez.”
Açıklamanın devamında, dünyada geçerli bildirgeler üzerinden zorla müdahalenin suç olduğuna dikkat çekilerek hekimlerin yapması gerekenler anlatıldı. Eylemcinin bilinci açıkken verdiği kararın bilinci kapandıktan sonra da geçerli olduğu ifade edilerek Aliağa Şakran Ceza İnfaz Kurumu hekimlerince etik değerlerin yok sayıldığı söylendi. Zorla besleme yapıldığı ve avukat görüşü engellendiği ifade edildi.
Hekimler kabul edilmedi, avukatlar tehdit edildi
Açıklamada, Mustafa Koçak’ın sağlık durumuna ilişkin İzmir Tabip Odası’nın başvurusunun da reddedildiği anlatılarak şunlar söylendi:
“Mustafa Koçak’ın bağımsız hekimlerce kontrol edilme talebi reddedilmekte, hastaneye kaldırıldıktan sonra İzmir Tabip Odası iki bağımsız hekim görevlendirmesine rağmen bu engellenmektedir. Koçak’ın bağımsız bir hekim tarafından kontrol edilme hakkı bizzat İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından engellenmektedir.”
Keyfi baskı ve zorbalık uygulandığı söylenen açıklamada, avukatların tehdit edildiği, savunma, dilekçe verme/alma haklarına engel olunduğu anlatılarak şunlar ifade edildi:
“Mustafa Koçak’ın durumuna dair sağlıklı bilgi sahibi değiliz. Yalnızca glikoz yüklenmesi ve damar temizliği yapıldığı aksi yönde irade beyanı olmasına rağmen zorla müdahalede bulunulduğu, ısrarlı çabalar sonucu sözlü olarak alınan bilgiler arasındadır.”
Ölüm orucunda zorla besleme sonrası ortaya çıkan rahatsızlıklar, sakat kalma tehdidi anlatılarak başlıca sebebinin yoğun ve hızlı glikoz yükleme olduğu söylendi.
Ayrıca hekimlere çağrı yapılan açıklamada, Mustafa Koçak’ın yakınları ve avukatları ile görüştürülmesi talebi yinelendi.
Mustafa Koçak’ı yaşatmanın yolunun zorla müdahaleden geçmediğinin altı çizilen açıklamada, “zorla müdahale işkencedir” denildi ve yaşatmak için tek yolun taleplerinin kabul edilmesi olduğu vurgulandı.
Basın toplantısında Mustafa Koçak’ın anne ve babasına söz verildi.
“Biz inanıyoruz ki Mustafa direnecek ve kazanacak!”
Baba Hasan Koçak şimdiye kadar yapılan işkenceleri anlatarak şunları ifade etti:
“Şimdiye kadar zulüm gördük. Ama şimdi en ağırını yaşıyoruz. Mustafa 257. gününde büyük bir bedel ödüyor. Biz bu hekimlere güvenmiyoruz. Mustafa tarafsız hekim istediğini söylemişti. Başka hastaneler var, bunlara götürsünler. Bize haber vermeden bizim çocuğumuzu hastaneye kaldıramazlar. Biz inanıyoruz ki, Mustafa direnecek, Mustafa kazanacak! Mustafa’da anne ve babasının kanı varsa bunu kabul etmeyecektir. Ölümse ölüm, kalımsa kalım! Mustafa’yı kurtaracağız. Hiç kimseden eyvallahımız yok, ne devlete ne iç işleri bakanına. Bunlara inanmıyoruz, bunlar bizi taciz ve takip ediyorlar. Bunlara hakları yoktur, biz direneceğiz ve biz kazanacağız.”
“Mustafalar, Helinler, İbrahimler ölmesin!”
Anne Koçak sözü alarak şunları söyledi:
“Mustafa ne işkenceler gördü. Ama biz ailecek korkmuyoruz. Devlet öyle bir tepemize bindi, bir Mustafa’dan mı korkuyorlar? Mustafa’nın işlemediği suçu kabul etmesini istiyorlar. Mustafa ne yalancı oldu ne itirafçı oldu. Bir itirafçının yüzünden ağırlaşmış müebbet aldı. Bu itirafçının annesi ve babası yok mu? Benim oğlum o suçu işleseydi, yatsın derdim. Ama benim oğlum o suçu işlemedi. Ben oğlumun arkasındayım. Oğlumun ya ölüsünü ya dirisini oradan alacağız. Ama dirisini istiyoruz, sakat da kalsa biz ona bakarız, biz onu yaşatacağız. Mustafa’nın elini tutamadım. Artık bunu söylemek zorundayım ya ölüsünü ya dirisini. Mustafalar, Helinler, İbrahimler ölmesin!”