Gazeteci Ahmet Hakan’a yönelik saldırıya karışan şüphelilerin verdikleri ifadelerde MİT’in adının geçmesi, kuruluşundan bu yana bu tür eylemlerle anılmaktan kurtulmayan teşkilatı yeniden gündeme getirdi.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre, devletin istihbarat ve güvenlik kurumlarındaki çeteleşmeyi gözler önüne seren Susurluk skandalının patlak vermesinin ardından meşhur “Susurluk raporu”nu hazırlayan dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, raporunda ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın işlediği onlarca suçu sıralamıştı. MİT’in özellikle 1980 öncesinde Maraş, Sivas, Çorum katliamlarında “provokatif” biçimde yer aldığına ilişkin sayısız iddia ve belge ortaya çıkarken 80 sonrasında da cuntacıların ihtiyaçları doğrultusunda kirli ilişkileri devam ettirdi.
İpekçi cinayeti
Abdi İpekçi cinayetinin uyuşturucu ve silah kaçakçısı olan ve o tarihte MİT’e çalıştığı öne sürülen Abuzer Uğurlu’nun bürosunda planlandığı ve eylem planının yapıldığı odada bir MİT mensubunun da bulunduğu iddia edildi. Bu iddia, mahkeme sürecinde Ağca da dahil olmak üzere en az üç sanık tarafından dile getirildi. MİT, bu iddiaya yanıt vermedi.
Susurluk raporunun devlet sırrı olduğu gerekçesiyle kamuoyuna açıklanmayan bölümlerine göre, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in görevlendirdiği MİT’çi Hiram Abbas yurtdışında ASALA eylemlerine karşı “misilleme” yapılması kararıyla Abdullah Çatlı grubu ile irtibata geçti. Abas, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve bir kısım ülkücüyü organize etti ve ARAT adı verilen plan uyarınca yurtdışında cinayet, kundaklama, sabotaj, bombalama gibi bir çok eylem gerçekleştirildi. Rapora göre Çatlı uyuşturucu suçundan Fransa’da yakalanmasının ardında da MİT komplosu vardı. Bu yüzden de Çatlı Türkiye’ye döndükten sonra Emniyet’le çalışmaya başladı.
Mafya ile kol kola
MİT, eski ülkücüler ve mafyatik çetelerle çalışmak konusunda elini hiç korkak alıştırmadı. Bu muhabbet, eski MİT’in eski Yurtdışı İstihbarat Başkanı Nuri Gündeş’in Can Dündar’ın NTV’de yaptığı bir programda Alaaddin Çakıcı’dan söz ederken, “Dinliyorsa yanaklarından öperim, eğer devlete bir hizmeti varsa” sözleriyle de kendisini ele veriyordu. MİT’in mafya ile ilişkilerini gösteren en çarpıcı örneklerden biri Yargıtay-MİT-Çakıcı ilişkilerinin ortaya saçıldığı skandaldı.
Dink cinayeti
Hrant Dink cinayeti davasının avukatı Fethiye Çetin, MİT’in infaz emrini Kiril alfabesiyle verdiğini iddia etti. Çetin iddiasını kendisine ulaşan ve MİT’te kriptoloji uzmanı olarak çalıştığını iddia eden Ramazan Dündar’ın anlatımlarına ve kendisine verdiği belgelere dayandırıyordu.
Hizbullah ile MİT ilişkisi
MİT’in, 90’lı yıllarda devletin PKK’ye karşı destek verdiği Hizbullah’la ilişkilerine dair de çok sayıda iddia ileri sürüldü. Eski OHAL Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, “JİTEM, MİT ve Emniyet’in Hizbullah’la o dönem istihbarat alışverişi yapması gayet doğal bir durum. Eğer Hizbullah, PKK’nın yerlerini tespit konusunda bir adım öndeyse, onlardan istihbarat alınmasında bir sorun yok” demişti. Oysa 1992 yılında zamanın MİT Müsteşarı Teoman Koman, Türkiye’de “Hizbullah isimli bir örgüt olmadığını, PKK’ye karşı kendini savunan inançlı bölge halkının var olduğunu” iddia etmişti.