Ekonomik-mali kriz derinleşirken, AKP-MHP iktidarı "kaynak yaratmak" adına emekçileri soymanın yollarını çeşitlendiriyor. Bu bağlamda en son GSS (Genel Sağlık Sigortası) borçlarının tahsiline ilişkin haberler basına yansıdı.
SGK, (Sosyal Güvenlik Kurumu) milyonlarca kişiye gece yarısı gönderdiği mesajla “GSS prim borcunu ödememesi halinde yasal takip başlatılacağı" tehdidinde bulundu. Yaklaşık 9.4 milyon kişiye iletildiği belirtilen mesajın ardından ‘borçlu’ olanlar sosyal medyadan tepki gösterdi. Faiz işletilerek katlanan borçların, SGK tarafından gönderildiği ve sigortasız kişilerin sağlık hizmeti alamadığı halde GSS’ye borçlu olduğu ve icraya verildiği ortaya çıktı.
Kullanışlı bir araç GSS prim borcu
2008 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı gündeme getiren AKP, tüm tepkilere rağmen saldırılarını adım adım hayata geçirdi. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın propagandasını “Herkese ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, sağlık” yalanlarıyla süsleyen iktidar, projesini 2012 yılında yasalaştırdı. Sağlığın piyasalaştırılması ve sermayenin talanına açılmasının adı olan GSS uygulaması da Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamına alındı. GSS ile verilen vaatlerin gerçek değil sahte olduğu kısa sürede açığa çıktı. GSS için ilk olarak gelir testi istendi ve o dönem için kişi başına düşen gelir 400.5 TL’nin altındaysa primleri devlet ödeyecekti. 400.5- 1.201.5 TL arasındakiler 48.06 TL, 1.201.5 TL- 2.403 TL arasındakiler 144.18 TL. 2.403 TL’nin üzerinde olanlar ise 288.36 TL ödeyecekti. Gelir testi yaptırmayanlar ise, gelirleri asgari ücretin iki katından yüksek kabul edilerek, isimlerine her ay en yüksek limitten prim borcu birikecekti. O dönem için milletvekilleri GSS kapsamı dışında bırakıldı.
Kimsenin ödeyemediği bu borçlar aynı zamanda 2012 yılından bu yana seçim malzemesi olarak kullanıldı. Her seçim döneminde borcun kendisine dokunulmadan “af” getirileceği tartışmaları yapıldı/yapılıyor. Aslında bu, vergi borçlarına sürekli getirilen indirim ya da taksitlendirme ile aynı anlama geliyor. Seçim zamanı ve ekonomik kriz anında kullanışlı bir araç olan GSS prim borçları, sağlık hizmetinin hak olmaktan çıktığının güncel göstergesidir.
Emekçiye kaynak yok
Emekçilerin hakları söz konusu olduğunda “Kaynak yok” diyen AKP iktidarı, sermaye için “kaynak yaratmak” adına prim borçlarını kullanmak istiyor. Bu ise devam eden krizin faturasını emekçilere ödetmenin bir yönetiminden başka bir şey değildir. AKP-MPH koalisyonu için asıl olan sermayenin çıkarlarıdır ve gerisi teferruattır. Emekçilerin almadığı sağlık hizmetinin “borcuna” göz dikenler, 2024 bütçesinde “vergi indirimi, muafiyeti, istisnası” adı altında sermayeden 2 trilyon 210 milyar TL’lik vergi alacağından vazgeçiyor.
2024 yılı Ocak-Ağustos bütçesinde toplam vergi gelirlerinde dolaylı vergilerin payı yüzde 67,3, dolaysız vergilerin payı ise yüzde 32,7. Yani vergilerin çoğunluğu tüketim üzerinden alınıyor, gelirden alınan vergi ise küçük bir kısmı oluşturuyor. Bu da vergi yükünün emekçilerin omuzlarına yıkıldığını gösteriyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı merkezi yönetim bütçesi verilerine göre yılın ilk sekiz ayında, “görevlendirme giderleri” kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu’na 516.5 milyar TL aktarıldı. İlk sekiz ayda SGK’ye “işveren prim teşviki karşılığı” yapılan aktarım 166.6 milyar lira olurken, GSS primi ödemeleri ise 68.3 milyar TL. Bu veriler bile kaynakların iktidar tarafından kimlere akıtıldığını göstermeye yeter de artar.
Orta Vadeli Program kapsamında ortalama yüzde 4.5’lik büyüme hedefi konuldu. Büyüme hedefleri altında gizlenen şeyse sömürünün ağırlaşmasıdır. Sermayenin büyümesi hedefi emekçilerin çalışma koşullarında köleliğin artması demektir. Bu yanıyla Mustafa Durmuş yerinde bir benzetmeyle "Tamamlama değil eksiltme, tazminat değil harçlık” derken, “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” ve kıdem tazminatı gibi hak gaspları planlarına yönelik saldırıları özetlemiş oluyor.
“TES”, “İşgücü Uyum Programı”, “Yapısal reform”, “Çalışma süreleri kısalacak”, “İstihdam artacak, işsizlik azalacak”, “Sözleşmeli”, “Yarı-zamanlı”, “Cep harçlığı” gibi söylemler emekçiler için uyarı kelimeleri olmalıdır. AKP iktidarı tarafından ne zaman böylesi bir “müjde” sunulsa kazanılmış haklar gasp ediliyor.
Kızıl Bayrak’ta yer alan “Orta Vadeli Program sömürü ve sefaletin yoğunlaşması demektir! Krizin faturasını reddet, OVP’ye geçit verme!” başlıklı kapak yazısında yer alan şu vurgu önemlidir:
“İşçi ve emekçilerin OVP’de cisimleşen çok yönlü saldırı karşısında nasıl bir tutum alacağı ise belirleyici olacaktır. Ya krizin faturası bütünüyle reddedilecek, OVP’ye geçit vermemek için birleşik, kitlesel bir karşı koyuş sergilenecek ya da sosyal-iktisadi yıkım yeni boyutlar kazanarak yoluna devam edecek.”