MEB ve dinci gericilik

AKP’nin “kültürel iktidar olma” hedefini yerine getirmek amacı ile hem MEB hem de eğitim kurumları gericiliğin yuvalandığı arka bahçeler haline geldiler. Her geçen gün başka bir skandala imza atarak birbirlerini besledikleri bu sistemde en temel haklardan biri olan eğitim hakkı gasp ediliyor. Özelikle işçi ve emekçilerin çocukları bu sorunların birinci dereceden muhatabı durumundalar. Toplumun geleceksizliğin yanı sıra gericilik ile kuşatılmışlığı Türkiye’nin bugün geldiği noktayı göstermektedir. Çözümü ise ancak topyekûn bir değişimi gerektirmektedir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Şubat 2020
  • 12:37

MEB’in ilişkide bulunduğu tarikatların, dini vakıf ve derneklerin sayısı sürekli atıyor. İl ve ilçe mili eğitim müdürlüklerinin imzaladığı protokollerin çoğu ise açıklanmıyor. Öte yandan, tarikat bağlantılı vakıfların okullarda dağıttığı broşürler ve verdikleri derslerde kullanılan ifadeler yeni skandallar yaratmaya devam ediyor. 

Nakşibendi Tarikatı’nın ‘Hakyolcular’ olarak bilinen koluna yakın olan Server Yaşam Vakfı lise öğrencileri arasında ‘Ufka yolculuk’ isimli bir bilgi yarışması için ‘İletişim, Nezaket ve Adap’ isimli bir kitap hazırlamış. Kitapta kadın ve erkeklerin tokalaşmasının yasak olduğunu, özellikle genç kadınların ellerini tutmanın, tokalaşmanın günah olduğu yazılmış ve kadın erkek ilişkilerine genişçe yer ayrılmış. Ev planının İslam’a uygun olması anlatılmış. Yanında eşi ya da mahremi bulunmayan kadının yanına girilmemesi, aynı şekilde kadınlarında evde eşi ya da bir üçüncü kişi olmadan bir erkeğin yanına girmemesine yönelik açıklamalara yer verilmiş. Daha önce de yine MEB’in onayından geçmiş bir broşürde kafası açık kadınların çocuklara şiddet uyguladığı, kapalı kadınların ise şefkatli olduğu görsellerle anlatılmıştı. Tepkiler üzerine MEB kitap hakkında soruşturma başlattığını açıklamıştı. Ancak bu örnekler sadece basına yansıyabilenler. 

Broşür ve kitap içerikleri dışında bir diğer gerçek, Diyanet İşleri Başkanlığı ile MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün periyodik toplantılar düzenliyor olmaları. MEB bu yolla Diyanet’in imam hatip okullarının yöneticileri üzerinde etkili olmasının önünü açmıştı. Yeni düzenlemeler ile MEB,  dini derneklerin “Türkiye İlahiyat Tedrisatına Yardım Eden Dernekler Federasyonu” çatısı altında okullara girmesini sağladı. Bu federasyon içerisinde İlim Yayma Cemiyeti, ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları Derneği, Hayırlı İşler Yaptırma ve Devam Ettirme Derneği gibi dernekler bulunuyor.  

Eğitimin dinselleştirilmesine yönelik bu türden gelişmeler yaşanırken, MEB’in giderek ahlak bekçiliğine soyunduğunu görülüyor. Zira MEB, 2023 Eğitim Vizyonu kapsamında “Ahlak eğitiminin yeniden yapılandırılması”, “Milli ve toplumsal değerlere dayalı eğitim sistemi oluşturulması” amaçları ile 3-4 Nisan 2020’de “Eğitim ve Ahlak Kongresi” düzenleme kararı aldığını duyurdu. Sınav sonuçlarının eğitimde başarının ölçüsü olamayacağını, eğitim sisteminin milli ve manevi değerlere uygun bir ahlak anlayışı ile taçlandırılması gerektiğini açıkladı. Görünen o ki, 2023 Eğitim Vizyonu ile atılacak adımlar sonrasında eğitim daha da bilimden, doğadan uzaklaşacak, çağın gerisinde kalan öğretiler üzerinden şekillendirilecek. 

Vizyon Programı kapsamında ülkenin okullaşma politikası da imam hatip ve meslek liseleri temelinde belirleniyor. Aynı zamanda daha da ticarileşmesinin önü açılıyor. Dönüştürücü müdahaleler ile eğitim daha gerici ve ticari hale getiriliyor. Tüm bu süreç boyunca MEB etkin olarak kullanılıyor. 

AKP’nin “kültürel iktidar olma” hedefini yerine getirmek amacı ile hem MEB hem de eğitim kurumları gericiliğin yuvalandığı arka bahçeler haline geldiler. Her geçen gün başka bir skandala imza atarak birbirlerini besledikleri bu sistemde en temel haklardan biri olan eğitim hakkı gasp ediliyor. Özelikle işçi ve emekçilerin çocukları bu sorunların birinci dereceden muhatabı durumundalar. Toplumun geleceksizliğin yanı sıra gericilik ile kuşatılmışlığı Türkiye’nin bugün geldiği noktayı göstermektedir. Çözümü ise ancak topyekûn bir değişimi gerektirmektedir. 

U. Aze