AKP-MHP iktidarı pandemi döneminde sermayenin çıkarlarını gözeten bir dizi uygulamayı devreye soktu. Kısa çalışma ödeneği ile milyonlar açlığa mahkûm edildi. İşten çıkartmak yasak dendi, ancak Kod-29’la tazminatsız işten atmanın önü açıldı… Diğer yandan pandemi önlemi adı altında bir dizi akıl dışı uygulama devreye sokuldu. Bu sözde önlemlere göre ticari amaçlı el ilanı dağıtmak, stiker vb. yapmak koronanın bulaşmasına sebep olmazken, 1 Mayıs çağrılı afiş asmak, bildiri dağıtmak vb. koronanın yayılmasına sebep “olabilmektedir”. 1 Mayıs’ın ön günlerinde ve 1 Mayıs günü direnen işçilerin, ilerici-devrimci güçlerin sokağa çıkması, eylem yapması yasak olurken AKP yandaşı toplulukların İsrail konsolosluğu önünde eylem yapması sorun olmamaktadır.
Tüm fabrikalar-işyerleri çalışırken 17 günlük sözde “tam kapanma” ilan etmenin ya da “tam kapanma”dan önce uygulanan 19.00 yasağının koronaya karşı önlem olmadığını bir çok bilim insanı, meslek örgütü açıklarken, iktidar bu uygulamaların “etkili korona önlemleri” olduğunu iddia etmektedir. Bu akıl dışı uygulamaların en çok tartışılanlarından bir tanesi de pandemi önlemi adı altında alkollü işçi satışının yasaklanmasıdır. Gündeme gelen son torba yasa tasarısı ile içki yasaklarının farklı bir boyuta taşınmaya çalışıldığı görülmektedir.
Tek adam rejimi pandemi bahanesiyle baskıcı-gerici politikalarını bir bir hayata geçirirken bir yandan da bu uygulamaları kalıcılaştırmak için adımlar atmaya devam etmektedir. Bu adımlardan bir tanesi de içki satışı yasağını kalıcı hale getirecek torba yasa teklifidir. Bayram tatilinden sonra meclis gündemine gelmesi beklenen torba yasa kapsamında içkili yerlerle ilgili “sorun alanı” tanımı yapılmakta, geç saatlere kadar çalışmalarının yörenin huzurunu bozduğu iddia edilmekte, “çözüm” adı altında bir dizi kısıtlama sunulmaktadır. Bu kapsamda içkili işyeri açılmasından çalışma saatlerinin belirlenmesine kadar bir dizi uygulamada valiliklere ve kolluk güçlerine yetki verileceği anlaşılmaktadır.
AKP-MHP iktidarının hem sözde pandemi önlemleri hem de alkollü içki satışıyla ilgili torba yasa teklifiyle kendi yaşam tarzını tüm topluma dayattığı görülmektedir. Akşam sokağa çıkmanın, içki satışının yasaklanması akla şeriat kanunlarını getirmektedir. Bu uygulamaları gerici politikaların başka bir boyutu olan kadın düşmanı politikalar tamamlamaktadır. Tek adam rejiminin şefi pandemi günlerinde bir gece yarısı kararnamesine imza atarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir.
Her yanından çatırdayan AKP-MHP iktidarının ayakta kalmak için pandeminin ve krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmekten, sömürü politikalarını hayata geçirmekten başka bir çıkar yolu bulunmamaktadır. Sermaye sahipleri pandemi koşullarında kârlarına kâr katarken işsizliğe, açlığa, sefalete sürüklenen işçi ve emekçilerin payına sömürünün yanında keyfi yasaklar, akıl dışı uygulamalar, baskı ve gerici politikalar düşmektedir. İşçi ve emekçilerden düşünmeden, sorgulamadan köle gibi çalışması beklenmektedir. İşçi-emekçiler köle kamplarını andıran koşullarda ölümle burun buruna çalışmaya zorlanırken bir de bilimsellikten uzak uygulamalarla, keyfi yasaklarla ve gericilikle boğuşmaktadır. İşçi ve emekçilerin sömürü zincirlerini kırmak, üzerlerine giydirilmek istenen deli gömleğini parçalamak için mücadele etmekten başka bir seçeneği bulunmamaktadır.