TMMOB’ye bağlı Maden Mühendisleri Odası (Maden MO) 7 Ağustos’ta Kaz Dağları’nda maden aranması üzerine bir ön inceleme raporu yayınlandı. Bilimsellik vurgusuyla hazırlanan raporda altın arama girişiminde olan Kanadalı şirket Alamos Gold aklandı.
Maden MO raporuna “2007 yılında başlayan ve son günlerde tekrar gündeme gelen ‘Kaz Dağlarında Altın Madenciliği’ tartışmalarını dikkatlice izleyen Odamız 2007 yılında yaptığı incelemeler ve bu incelemeler sonucunda ürettiği görüşlere ek olarak yeni bir çalışma grubu kurmuş bölgede yaptığı incelemelerin ve raporlar üzerinde yürüttüğü çalışmaların sonucunda bu ‘Ön İnceleme Raporu’nu hazırlayarak kamuoyu ile paylaşma gereği duymuştur” ifadeleriyle başladı.
Raporda ilk aklama: Olmayan ithamlara karşı savunu
Sanki Kaz Dağları’nda farklı bir uygulama oluyor diyen varmış gibi Maden MO, “Kaz Dağları’nda yapılan maden arama ve sondaj çalışmalarının genel olarak yapılan maden arama çalışmalarından farklı değildir” dedi ve “Tüm maden aramalarında olduğu gibi altın madeni arama faaliyetlerinin herhangi bir aşamasında siyanür kullanılmamaktadır” diye ekledi.
Maden MO “bilimsel” raporunda bölgede başka madenlerin olduğunu şu ifadelerle duyurdu:
“Bununla birlikte, bölgede yapılan incelemede aynı eko sistem içerisinde 2 adet kömüre dayalı termik santral olduğu, taş ocakları hariç, bir adet altın madeni olmak üzere bilinen 2 adet metal maden işletmesi ve başka sanayi tesislerinin olduğu da saptanmıştır.”
Maden MO demek istiyor ki, “doğa zaten talan ediliyor, bırakın Alamos Gold’da biraz talan etsin.” Bu talan için hazırlanan ÇED raporu da bir başka aklama nedeni Maden MO için. Kaz Dağları’nda madene karşı olanlar ÇED raporunu da eleştiriyor. Zira ÇED raporu bilimsellikten uzak.
Siyanürlü aklama
Maden MO raporunda siyanür konusunda da şu bilgileri aktardı:
“Öncelikle kamuoyunda yaygın olarak yapılan bir yanlışı düzeltmeliyiz. Maden arama çalışmaları sırasında siyanür kullanılmamaktadır. Yani ‘siyanürle altın aramacılığı’ diye bir olgu yoktur. Siyanür, maden işletmeciliği sırasında altının cevherden ayrıştırılması için yapılan liç işleminde kullanılmaktadır.”
Altın madenini ayrıştırmada kullanılacak siyanürün doğaya zarar verme olasılığı, odanın açıklamasında neredeyse sıfırlanmıştır. Çünkü her şeyin usulüne uygun ve Çevre Bakanlığı’nın sıkı denetiminde olacağı esas alınıyor.
Asit madeni drenajı konusunda da raporda “Çalışma Grubumuz tarafından önemli bir husus olarak belirlenen konulardan birisi de ‘asit maden drenajı’ sorunu olup, bu konuda ne tür önlemler alındığı sorulmuştur” denildi. “Firma yetkilileri tarafından öncelikli olarak asit maden drenajına neden olacak yağmur sularının işletme sahasına minimum miktarda girebilmesi için işletme sınırlarının kanallarla çevrileceği ve bu sayede yağmur sularının işletme sınırlarına girmesinin engellenerek asit maden drenajının önleneceği, akabinde saha içerisine girecek olan yağmur sularının pasa sahasından ‘Susuzlandırma Havuzları’na aktarılacağı” ifade edilerek tüm önlemlerin alınacağı varsayıldı.
Atikhasra Barajı etkilenmeyecekmiş
Raporda, madenin Atikhasar barajına etkisi olmayacağı öne sürülerek şunlar söylendi: “Plan üzerinde yapılan incelemede, söz konusu barajın maden sahasına yatayda 14 km. mesafede bulunduğu, maden ocağının en alt seviyesi ile Barajın en yüksek seviyesi arasında yaklaşık 200 metrelik bir kot farkı olduğu (ocak barajdan 200 metre daha yüksektedir), bununla birlikte ocağın yeryüzü sularının akış yönünün Atikhisar Barajı ile farklı olması nedeniyle bunun mümkün olmayacağı kanaatine varılmıştır.”
Raporda hava kalitesinin kontrolü, delme-patlama çalışmaları konularında da Alamos Gold savunulduktan sonra ağaç kesimi, konusunda “Firma yetkilileri kesilen ağaç sayısı konusundaki farklılığın amenajman hesaplamalarındaki kriterler ile ağaç tanımlamasındaki farklılıklardan kaynaklandığını ifade etmişlerdir” dendi. Alamos Gold yetkililerinin “ÇED raporu dışında alanda ağaç kesilmedi” sözlerine inanılarak hazırlanan raporda, Kaz Dağları’nda kesilen ağaçlarda çıplaklaşan bölge resimlerine dahi bakmadan ağaç talanı olmadığı iddia edildi.
Genel değerlendirmede maden arama zararlarına rağmen destekleniyor
Raporun genel değerlendirme kısmında ise hem nalına hem mıhına vuruluyor:
“1- İnsanlığın gelişimi ve toplumun refahı için her ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de çevre olumsuz olarak etkilenmektedir. Topluma ve bilim insanlarına düşen, bu olumsuzlukları en aza indirgeyecek üretim yöntemlerini bulmak, oluşacak sorunları çözecek yöntemleri geliştirmek ve bu ekonomik faaliyetleri insanlığın gelişimi ve toplumun refahı için kullanıma sunmaktır.
2- Madenler yenilenemeyen ve işletildiklerinde tükenen kıt kaynaklardır. Bu nedenlerle, madencilik ile ilgili politikaların gelecek nesillerin haklarının da kollanarak tayin edilmesi gerekmektedir.
3- Ekonomik rezervler belirli bölgelerde yoğunlaşmışlardır. Bu nedenle, madencilikte yer seçme şansı yoktur. Madenlerin bulunduğu yerde işletilmesi zorunludur. Yapıldığı bölgelere sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlayan madenciliğin, emek yoğun bir faaliyet olduğundan istihdamı artırıcı, kırsal kesimden göçleri önleyici ve gelir dağılımını düzenleyici bir etkisi bulunmaktadır.
4- Mevcut kaynakların en iyi şekilde kullanımı, kaynakların atıl durumda bırakılmaması ve bilinmeyen kaynakların belirlenerek üretilmesi ile ülke sanayisinin gelişmesine hız verilmesi gerektiği tartışılmaz bir gerçektir. Fakat bir ülke kendi kaynaklarının yurt içinde işlenmesine ve kullanılmasına yönelik politikalar geliştirip uygulayamıyorsa; bu ülke sanayileşmiş ülkelere ucuz hammadde sağlamaktadır. Bir başka deyişle ülke zenginlikleri gerçek değerlerinin çok altında yurt dışına aktarılmaktadır.
5- Madenlerin aranmaları ve üretimi için gereken yatırımlar ve işletilmeleri yoğun mali kaynak ve zaman gerektirirler. Buna karşılık, madenciliğin her aşaması riskli, yatırımın geri dönüş süreci uzundur. Bu nedenle ne yazık ki ülkemizde maden arama faaliyetleri MTA ve özel sektör tarafından uzun yıllar boyunca ihmal edilmiş ve bu süre içerisinde de ne yazık ki küresel sermaye tarafından yapılan arama faaliyetleri sonucunda değerli metal madenlerimiz yabancı sermayenin eline geçmiştir.
...
11- Altın madenciliği, dünyada çevre konusunda duyarlı pek çok ülkede gerekli önlemler alınarak yapılmaktadır. Günümüzde çevreye karşı çok duyarlı birçok ülkede sadece altın değil her türlü yeraltı ve yerüstü zenginlikleri (maden, petrol, doğal gaz, endüstriyel hammadde) çevreye en az zarar verecek şekilde planlanıp işletilebilmektedir. Dolayısıyla bazı özel durumlar (arkeolojik alan, sit alanı, milli park vb.) dışında madencilik uygun bir planlamayla çevre ile barışık olarak yapılabilmektedir.”