Kaz Dağları’nda direniş bugün 22. gününde devam ediyor. Doğa katliamına ve doğal kaynakların sermayeye peşkeş çekilmesine karşı mücadelesini sürdüren Baran direnişe ilişkin gazetemize konuştu.
Kaz Dağları’ndaki talanın daha kapsamlı bir doğa katliamının önünü açmayı hedeflediğine dikkat çeken direnişçi, bu mücadelenin yerli ve yabancı tüm sermayeye karşı olduğunu vurgulayarak dayanışmayı büyütme ve mücadele çağrısı yaptı. Baran’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şu şekilde:
- Kaz Dağları’ndaki sürece ilişkin neler söylemek istersiniz?
Sürece ilişkin söyleyebileceğimiz şey şu: Kaz Dağları’ndaki mücadele büyüyor. Kaz Dağları’ndaki mücadelenin büyümesi gerekiyor. Çünkü mücadelenin sadece buraya ait olmadığını biliyoruz, burayla kalmaması gerektiğini biliyoruz. Bunu Türkiye’nin birçok yerinde Hasankeyf’te, Munzur’da, Cerattepe’de, ODTÜ’de, Kuzey Ormanları’nda, Murat Dağı’nda ve sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok yerinde karşımıza çıktığını görüyoruz.
Bunun tek sebebi birilerinin daha fazla para kazanmasıdır. Birileri paralarına para katsın diye katlediliyor bu dağlar. Koca bir sömürü düzeninin sonucu bunlar. Bu sadece burada yapılacak zulmün %1’idir. Çünkü biz Kaz Dağları’na izin verirsek burada 29 tane daha bekleyen şirket ihalesi var. Bunların bazıları araştırma aşamasında, ÇED aşamasında ve bir şekilde bunun yolunu açmaya çalışıyorlar. Bu yüzden mücadelenin daha büyümesi, sürmesi, kazanılması gerekiyor.
- Valilik tarafından bir baskı yaşanıyor mu?
Valilik tarafından daha önce de karşılaştığımız gibi bir oyun oynanıyor. Burada kamp yapılmasının yangın riski barındırdığı ve kampın kaldırılması gerektiği yönünde bir rapor hazırlayıp kampın kaldırılmasını belediyeden talep etti. Fakat burada bulunan insanlar, mücadele sahasındaki düzeniyle, tertibiyle buraya ne kadar sahip çıktıklarını gösteriyorlar. Bu raporun buradaki direnişi kırmak için bir oyun olduğunun hepimiz farkındayız.
Bizler de buna karşı bir direnç gösterdik. Buradan ayrılmayacağımızı dile getirdik. Burada müzakereler, tartışmalar sürdü. Akşam saat 5’ten gece 1’e kadar çok yoğun tartışmalar sonrasında burada belli bir çadır kotası getirmek istediler. Burada olan insanlar dışında başka insanların gelip çadır kurmamasını istediler. Fakat burası bir mücadele sahası. “Ben buraya mücadele etmeye geliyorum”, “Kaz Dağları’na bir kazma dahi vurdurmak istemiyorum”, “Birileri daha fazla para kazansın diye buraları sömürü düzeninin bir parçası haline getirilmesin” diyenlerin buradaki mücadelesine kimse engel olamaz.
Burası bir avuç doğaseverin değil, bu katliamı yapan sermayenin karşısında duran herkesin, sömürülen, ezilen herkesin mücadele alanıdır. Bu şekilde görmek gerekiyor. Yoksa çok dar bir alana ve bakışa sıkışacak bir mücadele olacaktır.
Burada bir milli mücadeleden bahsetmiyoruz. “Neden başka ülkeler buradan para kazanıyor, biz kazanmıyoruz” demiyoruz. Yakın zamanda böyle söylemler duymaya başladık. Bizim mücadelemiz böyle bir mücadele değil. Hangi şirket olursa olsun, Türkiye’den bir şirket gelirse de buradaki dağları paramparça edecekler, burada doğayı katledecekler ve yine bir avuç insanın cebine para girsin diye yapılacak. Yine değişen bir şey olmayacak.
Bizler daha geniş perspektifte -bütün dünyadaki ezilen, sömürülen insanlar adına- mücadeleye, Kaz Dağları’nı savunmaya davet ediyoruz. Kaz Dağları’ndaki mücadele Türkiye’de büyük bir umut oldu. Bu sayede medyaya da yansıdı. Bunun da diğer mücadelelere umut olmasını istiyoruz. Ve bütün mücadeleleri selamlıyoruz.