Gerici-faşist iktidarın eğitim alanına yönelik saldırılarının son adımı müfredat değişikliği oldu.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimli yeni müfredat taslağını kamuoyu ile paylaştı.
Müfredat taslağının bir hafta internet sitesinde kalacağı, müfredata yönelik görüşlerin toplanacağı bildirildi. Konuya ilişkin açıklama yapan Eğitim Sen yeni müfredatı laik ve bilimsel eğitime bir meydan okuma olarak değerlendirdi.
AKP’nin iktidara geldiği andan itibaren eğitim alanına dönük saldırılarını hatırlatan Eğitim Sen açıklamasında müfredat programına ilişkin şunları ifade etti:
“Bilindiği gibi müfredat ya da öğretim programları, devletin eğitim sistemi üzerinden kendini ve egemen sınıfların çıkarlarını yeniden üretmesinin ideolojik, kültürel ve bilimsel aracıdır. Müfredat, bazı değer ve bilgileri meşru, doğru ve kabul edilebilir olarak tanımlarken, bazılarını özellikle dışarıda bırakır. Müfredatlarda/öğretim programlarında tarihsel klişelerden bilgilere, bilim anlayışlarından dünya görüşlerine, ulusal politikalardan diğer devletlerle ilişkilere kadar bir dolu bilgi ve değer yer alır. Her ülke, aynı zamanda nasıl bir insan yetiştireceğini müfredat ve ders kitaplarında açıkça tanımlar ve söz konusu tanım çerçevesinde yeni nesiller yetiştirilmesini hedefler.”
“Taslak tarikat ve cemaatlerle belirlenmiştir”
Söz konusu taslağın “sadeleşme” ve “basitleştirme” söylemleriyle doğrudan bilim, felsefe, tarih ve sanat derslerini hedef aldığına dikkat çekilen açıklamada “Yeni müfredatların, bilim, teknoloji ve çağdaşlıktan ziyade tarikat ve cemaatlerin belirlediği bir biçim ve içerikte olacağı kuşkusuzdur” denildi.
Açıklamanın devamında iktidarın evrim düşmanlığına, tek bir mezhebi merkeze almasına, derslerin militaristleştirilmesine, insanı değil bireyciliği öne çıkarmasına örnekler verildi. Açıklamada MEB’in yeni müfredatla hedeflediklerine ilişkin şu vurgular yapıldı:
“MEB’in ‘yeni müfredatı’, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen ve yorumlamayan robot, ve ruhsuz nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlandı. Mesele bilim ve demokrasi değil, çağdışı ‘dava’dır. Öğretim programlarında bilimsel eğitimle ilgili olan pek çok nokta özenle ‘ayıklama’ya tabi tutulurken, iktidarın inşa etmekte olduğu ‘yeni rejim’i ve onun ‘2023 vizyonu’nu merkez alıp, açık ve gizli (örtük) amaç ve değerleri programlara ustaca yerleştirerek kendilerince ‘dini’ ve ‘milli’ bir müfredat oluşturulmak istendiği açık.
Eğitimin bütün kademeleri (okul öncesi eğitim dâhil) ‘dini’ ve ‘milli’ yaklaşımla yeniden düzenlenirken, okulların eğitim kurumu olmaktan çıkarılıp, öğrencilere ‘itaat’ ve ‘sadakat’ kültürünü aşılayan birer ‘terbiye ve ıslah merkezi’ haline getirilmesi hedeflenmektedir.”
Eğitim Sen’in müfredata dair önerileri
Eğitimin toplumsal bir olgu olarak ele alınıp, bu olguyu tanımlayan değişkenlerin bütünsel bir çerçeve içinde analiz edilmesi gerektiğini düşündüklerini belirten Eğitim Sen müfredat programı ile ilgili önerilerini şöyle sıraladı:
“*Eğitim müfredatı hazırlanırken bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı eğitim programlarının oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede yaratıcı ve eleştirel düşünen, üretici, çevre bilincini kazanmış, toplumsal sorunlara duyarlı, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, eşitlikçi, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programları oluşturmak temel hedef olmalıdır.
*Dil bir iletişim aracı olmanın yanı sıra o dili konuşan toplumun tarihinin ve kültürünün taşıyıcısıdır. Farklı dillerin varlığını inkâr eden, onları dışlayan “tek dil-tek millet” ideolojisi terk edilerek çok dillilik temelinde anadilinde eğitim müfredat içeriklerine eklenmelidir.
*Müfredatın içeriği bilgi ve değerler, demokrasi karşıtı (dinci-gerici istismara dayanan, ırkçı, etnik ayrımcı, bölgeci, cinsiyetçi, farklı renk ve kültürleri aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı, piyasacı vb.) öğeler asla olmamalı, var olanlar çıkarılmalıdır.
*Müfredatta yer alan konu, amaç, hedef, öğretim ilke ve yöntemleri ve kavramları, çocukların sosyal ve kültürel gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.
*Müfredat, sınav ve not sistemi üzerine kurulmamalı. Çünkü sınav ve not sistemi, geliştiren değil, eleyen ve seçen bir sistemin ürünüdür. Ölçme ve değerlendirme, öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde kurulmalı ve nicelik değil, nitelik ölçülmeli. Ölçmenin amacı, elemek değil, niteliğin yer ve düzeyini belirlemek olmalıdır.
*Ders kitaplarının sermaye çevrelerinin çıkarları ile dinsel kural ve referanslara göre hazırlanması uygulamalarına derhal son verilmeli, bilimsel ve pedagojik ilkelere uygun tarzda hazırlanması sağlanmalıdır.
*Ders kitaplarında gözlenen tekdüzelik son bulmalı, içerik bilimsel, sistematik ve öğrenciye göre olmalı. Seçilen konular ile konuların ele alınış biçimi program hedeflerine uygun ve ilgi çekici şekilde düzenlenmelidir.
*Ders kitabı uygulama aşamasında çeşitli öğretim yöntemlerini kullanmaya olanak sunmalı; öğrencinin katılımı, merak, yaratıcılık ve eleştirel düşünme yönleri ön plana çıkarılmalı. Ders kitapları, onu kullanan öğrencileri araştırma, sorgulama ve bilgilere ulaşma çabasına dahil edecek bir yapıda hazırlanmalıdır.
*Ders kitaplarında öğrencilerin okuduklarından zevk almalarını sağlama, düşünme becerilerini teşvik eden etkili sorgulama teknikleri kullanma, eleştirel düşünme ve kendi kendine öğrenmeyi teşvik etme yaklaşımı kendini göstermelidir.
*Öğrencinin ve öğretmenin kontrol edemediği hiçbir araç, eğitimin temel unsuru haline getirilmemeli. Özellikle bireyin davranış, beceri ve yetenek gelişimine odaklanan ilk ve ortaokul düzeyinde bilgi teknolojilerinin yanlış kullanımının öğrencinin gerçek hayatla bağını koparabileceği riski göz önünde bulundurulmalıdır.
*Müfredat hazırlıkları sürecinde sermaye ve iktidar odaklarının ekonomik, siyasal ve ideolojik çıkarlarına yönelik düzenlemeler yer almamalı, sendikalar, bilim çevreleri ve öğrenci-veli temsilcilerinin müfredat hazırlanmasında katılımı sağlanmalıdır.”
“Laik eğitim mücadelesi demokrasi mücadelesinden bağımsız değildir”
Açıklamanın sonsöz bölümünde bireylerin hangi bilgiler, gerçekler ve değer üzerinden biçimlendirilmesi isteniyorsa ona göre eğitim politikaları uygulandığına dikkat çekilerek şunlar ifade edildi:
“Eğitim sisteminde yaşanan dönüşümler, içinde bulunulan ekonomik, toplumsal ve siyasal sistemin gelişim süreçlerinden ayrı ya da bağımsız değildir. Bir ülkenin eğitim sistemi, bir bütün olarak içinde yaşanan toplumun gerçekliğini yansıtır. Burada sadece ekonomik düzey değil, toplumsallaşma süreçleri, cinsiyet eşitsizlikleri, ideolojik konumlar, sınıflar arası güç ilişkileri vb. gibi oldukça karışık bir dizi ilişki devreye girer. Bu nedenle Türkiye gibi ülkelerde laiklik ve laik eğitim mücadelesi, okulda ve toplumda yürütülen demokrasi ve özgürlük mücadelesinden ayrı değildir. Eğitim sistemi ve okullar ya tamamen egemen ideolojiye teslim edilecek ya da çocuk ve gençlerin nasıl bir eğitim alması, nasıl bir toplumda yaşaması isteniyorsa, onun için mücadele edilecektir.”