Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu (AHEK), kızamık vakalarının artması üzerine aile sağlığı merkezi çalışanları ile çevrimiçi yaptıkları anket çalışmasının sonuçlarını düzenledikleri basın toplantısı ile paylaştı.
Basın toplantısında ilk sözü alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sağlık Bakanlığı’nın toplum sağlığını ilgilendiren konularda açıklama yapmaktan imtina eden, açıklama yaptığında ise açıklık ve şeffaflık ilkelerini gözetmeyen hasis bir tutum içinde olduğunu söyledi. Sağlık Bakanı’nın “Vaka sayılarında artış var ama salgın yok” ve “Kızamığa bağlı ölüm yok” beyanlarının tıbbi anlamda sorunlu olduğunun altını çizen Korur Fincancı konuşmasına şöyle devam etti:
“Hastalık başladıktan sonra hastalığı izleyen klinik tablosunda var olan durum ölüm belgesine yazılıyor ama klinik duruma neden olan temel kaynak ölüm belgelerine yazılmıyor. COVID-19’dan sonra kızamık hastalığında da aynı sorunlu yolun izlendiğini görüyoruz.”
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Kazım Doğan Eroğulları, kamu otoritesinin, COVID-19 pandemisinde ve 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, kızamık vakalarının artmasına karşı da sorunu görmezden gelme ve verilerle oynayarak algıyı değiştirme tutumu benimsediğini ifade etti.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Adalet Çıbık, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte birinci basamak sağlık sisteminin tam anlamıyla enkaz altında kaldığına dikkat çekti.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Aydın Şirin, deprem bölgesinden de anket çalışmasına katılım sağlandığını fakat anketin yapılmasından bu yana geçen her yeni günde vaka sayısının arttığını kaydetti.
TTB AHEK Sekreteri Dr. Sibel Uyan’ın paylaştığı anket sonuçlarına göre “Son bir yıl içinde 64.000 çocuğun aşı reddi nedeniyle aşısının yapılmadığını göstermektedir” denildi.
Basın açıklamasında yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:
“*Biz TTB AHEK olarak aşı tereddüdü ve aşı eksikliğinin yol açabileceği sorunlar konusunda uzun süredir toplumu ve Sağlık Bakanlığını uyardık “Aşı Candır Hayat Kurtarır” adıyla kampanyalar yürüttük. Uyarılarımızı yineliyoruz. Aşı tereddüdünü azaltıcı girişimlerde bulunulmadığı sürece aşıyla önlenebilir hastalıkların, çocuklarımız ve yurttaşlarımızın sağlığını ve hayatını tehdit etmeye devam edeceği açıktır. Bakanlık aşı tereddütlerine karşı yürütülen menfi propaganda ve eğilimlere karşı kararlı etkili sürekli bir çaba içinde olmalı çalışma başlatmalıdır.
*Deprem, yoğun göç ve tarım işçileri ile oluşan yoğun nüfus hareketleri, aşı eksiklikleri hızla giderilmelidir.
*Okul aşılarının ASM’lere çekilmesi ile meydana gelen aşısız grubun aşılanması sadece aile hekimliği çalışanları ve yurttaşların sorumluluğu üzerine bırakılmamalı, okul aşıları yerinde ve zamanında yapılmalıdır.
*Aşı yeterli miktarda ve zamanında yapılmalıdır.
*Yaygın olarak bölge temelli ve toplum yönelimli aşılama çalışmalarına başlanılmalıdır.
*Sağlık yönetiminin karar vericilerin liyakat sahibi sürekli hizmet içi eğitime istekli, etkili iletişim becerilerine sahip olması, ekip hizmetine inanması sağlık meslek örgütleriyle, toplumun her kesimiyle iş birliği içinde olması beklenir.
*Sağlık Bakanlığı toplumu bilgilendirme görevini yerine getirmelidir. Salgının neden bu denli yaygın olduğu konusunda toplum ve sağlık çalışanları yeterli, zamanında ve şeffaf olarak bilgilendirilmeli
*Halkın sağlık hakkının korunması başta önlenebilir hastalıklara karşı etkin kararlı bir kamucu koruyucu sağlık hizmet politikası ve sağlık çalışanlarının haklarını görüşlerini önerilerini dikkate alınmasıyla olanaklı olacağını hatırlatıyoruz.”