Maliye Bakanlığı Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü’nden 22 Kasım 2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Cemal Yıldırım, aradan geçen 4 yıl boyunca, kendi deyimiyle “Ankara’nın her yerini eylem alanına dönüştürdü.”
“İşimi geri istiyorum” diyerek, 13 Mart 2017 günü işyeri önünde eyleme başlayan Yıldırım, 2018 yılı Mart ayına kadar eylemlerinin sürdürdü. Bir sürede de her Cumartesi günü Sakarya Caddesi’nde oturma eylemleri yapan Yıldırım, birçok hak talepli eylemlerde de yer aldı. Yıldırım, Anayasa Mahkemesi (AYM) önünden, İnsan Hakları Eşitlik Kurumu önüne kadar, sesini duyurabileceği her yerde eylem yaptı.
Eylül Deniz Yaşar’ın Mezopotamya Ajansı’nda yer alan haberine göre HDP Diyarbakır İl Binası’nın önüne bir grup ailenin oturması ardından Yıldırım, “Ben de AKP il binası önüne gitmeyi en doğal hakkım olarak görüyorum” dedi ve 16 Eylül 2019 tarihinde AKP Ankara İl Binası önüne gitti. “İhraç edildim, işimi, ekmeğimi, çocuğumun geleceğini geri istiyorum” diyen Yıldırım, 5 gün boyunca gözaltına alındı.
Yıldırım, koronavirüs (Covid-19) nedeniyle ara verdiği sokak eylemlerine, 29 Haziran günü Sakarya Caddesi’nde başlattığı 10 günlük açlık grevi eylemiyle geri döndü.
200’den fazla gözaltı
KHK ile ihracı ardından dört yılda, 200 defadan fazla gözaltına alınan Yıldırım, eylemlerinin çoğunda “kabahatler kanununa muhalefet” gerekçesiyle para cezasına çarptırıldı.
MA, Yıldırım ile neden sokağı seçtiğini, muhalefete önerilerini ve eylemlerini konuştu.
Yıldırım, eylemlere başlama nedenini, “KHK’liler insandır diye başladım bu eyleme. 4 yıldır biz KHK’lilerin birçoğu uyduruk davalarla yargılandı, ama bizlerin dava açma hakkı elimizden alınmış durumda. 18 bin kişinin bu ülkede dava açma hakkı yok. KHK’lilere yönelik soykırım politikaları uygulanıyor. Banka KHK’lisiniz diye hesap açmıyor, birçok sosyal yardım KHK’li olunduğu gerekçesi ile kesiliyor” diye anlattı.
“Biz insanız”
Yıldırım, “Öyle bir hale gelmiş ki sizi insan olarak dahi görmüyorlar, neredeyse bir köleden bile farksızız. Bu kadar sıradanlaştırdılar ölümleri. Oysaki faşizm sıradan bir durum değildir. İçinde yaşadıklarımız sıradan değil. Biz insanız, bu ülkenin vatandaşıyız, haklarımız var. Biz bu ülkeye halen vergi veriyoruz. Kimseden lütuf değil, devletin yapması gereken şeyi bekliyoruz” dedi.
“Sanki bizler bu toplumda yokmuşuz, yaşamıyormuşuz gibi. Ama bu ülkede aileleri ile 2 milyon insan 4 yıldır hem sosyal izolasyona hem fiziki izolasyona maruz tutuluyor” diyen Yıldırım eyleminin amacını, “KHK’li deyince kaçıyor insanların bir kısmı. 4 yıldır biz ailelerimizle bir sürü problem yaşıyoruz. KHK’lilerin önemli bir kısmı da hayatlarını idame ettirirken kendi içlerinde kanıksadılar. Kendimizi ifade edip bu kanıksamayı aşmadığımız sürece haklarımızı alamayız. Bunu tekrar kamuoyunun gündemine getirmek için 10 günlük açlık grevi kararını aldım” sözleriyle anlattı.
“En önemli kazanım insan”
Çeşitli hak eylemlerine destek verilmesi gerektiğini belirten Yıldırım, “Kendi işimi istemekle birlikte ağırlıklı olarak insan hakları ihlalleri üzerinde durdum. Çünkü kaçırılan insanlar var, ciddi işkenceler var, cezaevlerinde yatan çocuklar, bebekler, kadınlar var. Onların taleplerini dile getirmeye çalıştım. Fakat yalnızlaşan bir çeper de oluşuyor, polis geliyor, bir dakikada alıyor götürüyor. Bunu değiştirmek amacıyla Ankara’nın her yeri eylem alanı dedim” diye konuştu.
Sokak eylemleriyle en önemli kazanımının “insan” olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Sakarya Caddesi’ndeki Cumartesi eylemlerim için de ‘sohbet alanı’ dedim. Sohbet alanı deyince birçok sorunu olan, dertleşmek isteyenleri davet ettim. Melek Çetinkaya bunlardan biri. Harbiyeli annelerin annesi oldu. Çok önemli bir kazanım. Onun dışında buraya gelen pek çok KHK’li arkadaşım oldu. Yeni insanlar tanıdım. Önemli olan damlaların sürekliliği ve tek tek değil, örgütlü olarak mücadeleyi yürütmek” dedi.
“Değiştirebileceğimiz yer yok”
Yıldırım, “neden sokak” sorusuna şu cevabı verdi:
“Sokak dışında değiştirebileceğimiz bir yer yok. Bütün dava açma olanakları gasp edilmiş durumda. Nerdeyse nefes almayın, evinizde kendinizi izole edin diyorlar. Bir şeyleri değiştirebilmenin yolu, hak aramanın yolu sokaktan geçiyor. 4 yıldır ne muhalefetin KHK’lilere ilişkin ne ciddi bir basınç oluşturdu ne de iktidar geri adım attı. Ama biz sokakta kendimizi görünür hale getirirsek, taleplerimizi sesli bir şekilde ortaya koyarsak muhalefet de bizim sözümüzü hissedecek, laf etmek durumunda kalacak ve iktidar da geri adım atacaktır. Sonuçta faşizm koşullarında hakları genişletmenin tek yolu sokak. Bu tarihsel bir gerçeklik. Onun için sokak.”
“İnsanlar aç”
Muhalefet partilerine “gerçek gündemini bulamamak” konusunda eleştiriler yönelten Yıldırım, “AKP, sahte gündemler furyası üretiyor ve muhalefet bunun peşine takılmamalı. Muhalefet gerçek gündemi seslendirmekten imtina etmemeli. AKP’yi geriletebileceğiniz en bariz alan halkın gerçek yaşadığı süreçtir. İnsanlar aç. Salgının ikinci bir evresi gelirse bu açlık daha da artacak” ifadelerini kullandı. Yıldırım, muhalefetin eksik kaldığını düşünen insanları “sadece eleştirmek yerine fiili mücadele vermeye” davet etti. Yıldırım, “Bizler taleplerimizi yükseltirsek muhalefeti de iktidarı da değiştirebiliriz. Tek şartın hep birlikte mücadeleden geçtiğini düşünüyorum” dedi.
Pandemi bahanesi
Yıldırım son olarak, koronavirüs sürecinin sokaktaki mücadeleye karşı engelleme bahanesine dönüştürüldüğünü belirterek, şunları söyledi:
“Ankara Valiliği ve bürokrasiyle ilgili 4 yıldır yaşadıklarımız ortada. Burada hukuk yok, Ankara bürokrasisi kimden emir alıyor, neye hizmet ediyor belli değil. Gün geliyor valilik kararını gerekçe gösteriyorlar gün geliyor pandemiyi gerekçe gösteriyorlar. Bu fiili uygulamalarla bahaneler devam edecek. Bu sürece teslim olursak bu baskı daha da artar. Ne derlerse desinler biz insanız ve haklarımız var. Bu haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Bizler onların fiili yasaklarına rağmen kendi haklarımızla ve yine kendi haklarımız için mücadele edersek o kadar gerileteceğiz.”