Dünyada işçi sınıfı ile ezilenlerin özgürleşme ve sınıfsız / sömürüsüz bir yaşam kurma mücadelesinde ilerici, devrimci, komünist yüzbinlerce kişi katledilmiştir. Yüzbinlerin kanıyla sulanan topraklarda her zaman yeni devrimciler filizlendi; kuşaktan kuşağa aktarılan devrim ve sosyalizm bayrağını yükseklerde dalgalandırmak için emek harcadılar.
Dönemin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlı Prag kentinde 23 Şubat 1903’te dünyaya gelen Julius Fuçik de devrim ve sosyalizm bayrağını hayatının son anına kadar taşıyanlardan biri olmuştur.
Ekim Devrimi’nin zafere ulaştığı birinci emperyalist paylaşım savaşının bittiği dönemde yaşamı şekillenmeye başlayan Fuçik, genç yaştayken siyasal çalışmalara katılır ve yazılar yazmaya başlar. Rude Pravo, Trovba ve Halo Noving adlı komünist gazetelere makaleler yazan Fuçik, aynı zamanda komünist yeraltı çalışmalarını da sürdürür.
Siyasal yaşamında pek çok kez gözaltı ve tutsaklık yaşar. 1930 yılında ilk kez gizlice gittiği Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) gözlemlerde bulunur. Çek Cumhuriyeti’ne geri döndüğünde ise bu gözlemlerden de yararlanarak komünist yayınları kuvvetlendirir ve deneyimlerini ülkesindeki çalışmalara aktarır. 1934 yılında ikinci kez gittiği SSCB’de daha uzun süre kalır ve Orta Asya’yı dolaşma imkanı bulur.
Orta Asya’yı dolaştıktan sonra Nazi ordularının işgali altında bulunan Çekoslovakya’ya geri döner. Nazilerin işgalinin yaratmış olduğu faşist baskı ve gericilik koşullarında komünist yayınların basımları ve komünistlerin yürüttüğü faaliyetler yasaklanır. Çek Komünist Partisi yeraltı çalışmasına geçer. Komünist saflarda mücadele eden önderlerden biri olan Julius Fuçik, “Profesör Horak” ismiyle 1938 yılında komünist yeraltı çalışmasında yer alır.
Çekoslovakya’yı işgal eden ve komünist çalışmalara azgınca saldıran Nazi Almanya’sının Gestapo kuvvetlerinin 1942 yılında Çek Komünist Partisi’ne yaptıkları bir baskında Fuçik gözaltına alınır. Gestaponun vahşi işkencelerine boyun eğmeyen Fuçik, Nazi işgaline karşı devrimci direngenliğin temsilcisi olur. Pankrac Hapishanesi'nde işkencelerle geçen 18 aylık tutukluluğun ardından 25 Ağustos 1943 tarihinde Berlin’de Nazi mahkemesine çıkartılan Fuçik, idam cezasına çarptırılır. Julius Fuçik 8 Eylül 1943 günü Berlin’de idam edilerek katledilir.
40 senelik ömrünün 20 senesine yakınını siyasal çalışmalara adayan Julius Fuçik devrim ve sosyalizm mücadelesine adanan nice yiğit devrimciden biri olarak düşer toprağa. Gestapo kuvvetlerinin Pankrac hapishanesinde yaptığı işkenceleri, bazılarının ihanetlerini ve hapishanenin karamsarlıklarla dolu umutsuz havasını deneyimleyerek gözlemler. Ancak bu zor koşullar, Fuçik’in direnme kararlığını zayıflatmaz.
Elinde kağıt-kalem olmamasına rağmen gözlemlerini zihninde toparlayan Fuçik, devrimci iradesine saygı duyan hapishane gardiyanlarının katkılarıyla notlarını yazılı hale getirebilir. Yazdığı notlar Fuçik’in direngenliğine saygı duyan bir hapishane gardiyanı tarafından dışarıya taşınır. İşte Fuçik’in faşizme karşı direngenliği öğütlediği, umudun her daim var olduğunu anlatan “Darağacından Notlar” kitabı bu şekilde gün yüzüne çıkarılır ve pek çok dile çevrilerek farklı ülkelerde basılır.
“Darağacından Notlar” kitabını miras bırakan Julius, devrimci siyasal eylemi ve faşizme karşı direngenliğiyle bugün bizlere umut olmaktadır. O, yaşamının son anında dahi devrimin değerlerini savunabilmiş, faşizmin zulmüne karşı direngenliğin, karamsarlığa karşı umudun temsilcisi olmuştur.
Julius Fuçik’in şu son sözleri, bugün de mücadeleyi büyütmenin önemini bize hatırlatmaktadır:
“Benim oyunum sonuna yaklaşıyor. Oyunun sonunu henüz bilmediğim için yazamıyorum. Artık bu bir oyun değil. Hayatın ta kendisi. Gerçek hayatta seyirci yoktur: Hayata hepiniz katılırsınız.”
Fuçik, son sözleriyle net bir mesaj veriyor: Seyirci olamayacağımız gerçek yaşam koşullarında emeğin safında olabilmeli, dünyanın dört bir yanında emeğin özgürleşmesi için yükseltilen mücadeleye güç katmalıyız. Doğayı, canlı yaşamı katleden, işçilerin ve emekçilerin yaşam koşullarını her geçen daha çekilmez kılan, gençliğe geleceksizlik dışında hiçbir şey sunmayan bu köhnemiş kapitalist düzene karşı mücadelenin bayrağını taşımalı sınıfsız/sömürüsüz, özgür/sosyalist bir dünya kurmak için mücadeleyi büyütmeliyiz.
K. Sönmez