Basına yönelik saldırıların arttığı günleri yaşıyoruz. Özellikle devrimci, özgür basına yönelik baskılar, gözaltılar ve tutuklanmalar artarak sürüyor. İzmir’de de basın emekçileri bu saldırılardan nasibini alıyor.
İzmir, polisin keyfi uygulamalarının yaygın yaşandığı bir kenttir. Polis istediği zaman eylem, etkinlik yasaklayabiliyor ya da saldırıp gözaltı yapabiliyor. Basına yönelik olarak da benzer keyfi uygulamalar devam ediyor. Polis, haber takibi yapan muhabirleri eylem boyunca göz hapsine alıp taciz ediyor, tehdit edebiliyor ya da fiziksel saldırıda bulunabiliyor. Eylem alanına girerken, polis arama noktalarında arama yapıp, kameraya alıp, fotoğraflarını çekebiliyor. Basın kartı gösterildiği halde, keyfiliğinden, basın kartını ciddiye almıyor.
Yine polis, haber takibi yapan muhabirlerin görüntü alma işlerine müdahale ediyor. Polisin saldırdığı birçok eylemde görüntü almaya çalışan basın emekçilerine polisin “görüntü alma yoksa seni de alırız” gibi tehditleri çok yaygın olmaya başladı.
Gerek gazetemiz Kızıl Bayrak, gerekse DİHA ya da Evrensel gibi birçok gazetenin ve ajansın muhabirlerine polisin tacizkar ve tehditkar davranışlar bulunduğu görüldü.
Polis geçtiğimiz günlerde yine benzer bir tutumda bulundu. Eylem yapan gençleri ablukaya alan polis, saldırı hazırlığı yapıyordu. Haber takibi yapan muhabirlerin etrafını saran polisler arasında şu diyaloglar geçti:
- Amirim, eylem yapan gençleri alacağız mı? Peki bu basını ne yapacağız?
- Eğer pislik yaparlarsa, basını da alırız, sorun yok. Dediklerimizi yapmazlarsa, görüntü almaya devam ederlerse hepsini alır götürürüz.
Bu sözlere ve saldırganlığa karşı devrimci basının her zaman bir yanıtı vardır. Devrimci/özgür basın susmadı, susmayacak, baskılara ne dün boyun eğdi, ne de şimdi boyun eğecektir. Gerçekler devrimcidir ve hiçbir güç bunu engelleyemez. İşçi ve emekçilere gerçek haberleri ulaştırmaya, bu sömürü düzenini teşhir etmeye devam ettiler ve edecekler.
Kızıl Bayrak / İzmir