İstanbul Tabip Odası (İTO) salgın sürecinde kentteki durumu ortaya koymak ve alınması gereken acil tedbirleri kamuoyuna duyurmak için şube binasında basın toplantısı düzenledi.
“İstanbul için 5 acil tedbir” yazılı pankartın asıldığı toplantıda konuşan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Osman Küçükosmanoğlu, 2020 Mart’ından beri kontrol altına alınmayan salgının yılsonunda en üst boyutlara ulaştığını hatırlattı.
6 haftada 10 kat artış
AKP şefi Erdoğan’ın ilan “kademeli normalleşme”nin fiyaskoyla sonuçlandığını vurgulayan Küçükosmanoğlu şu ifadeleri kullandI:
“Vaka sayıları Mart ayı başında 111’e, Mart ortasında 251’e, bir hafta sonra 401’e, geçtiğimiz hafta ise hızla yükselerek 591’e çıktı. Bu sayı Türkiye ortalamasının üzerinde olup, İstanbul Samsun’un ardından vaka sayısında ikinci en yüksek il durumundadır. Altı hafta içerisinde vaka sayısı 10 kat artmıştır. Bir aylık seyir ‘kademeli normalleşme’ uygulamasının fiyasko ile sonuçlandığını göstermektedir. Ülkemiz günlük yeni vaka sayısında Avrupa’da birinci, dünyada dördüncü sıraya yükselmiştir.”
İktidarın, pandemiyi muhalefeti baskı altına alma aracı olarak kullandığına dikkat çeken Küçükosmanoğlu, Sağlık Bakanlığı’nın verileri şeffaf bir şekilde paylaşmama ısrarına işaret ederek ölü sayısının eksik açıklandığını belirtti. Ayrıca, aşı uygulanmasının da sağlık çalışanları başta olmak üzere 65 yaş üzeri yurttaşlardan oluşan birinci gruba hala tam yapılmadığına değindi.
İstanbul için alınması gereken 5 önlem
Küçükosmanoğlu'nun ardından konuşan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu da İstanbul için alınması gereken acil tedbirleri şöyle sıraladı:
“* Yaygın Test/Hızlı Aşılama: Hastalığın tespiti için yapılan PCR testleri başlangıca göre artmakla birlikte hala yetersizdir. Ülkemizde halen uygulanan PCR testi daha yaygın olarak kullanılmalı, bunun yanında daha hızlı sonuç veren testler ile sistematik bir filyasyon planlaması yapılmalı, testlerle hangi varyantların görüldüğü, kümelenmeler ve bulaş kaynakları kamuoyuna açıklanmalıdır. Ücretsiz, güvenli ve etkili aşı siyasi iktidarın bir lütfu değil her yurttaşın en doğal hakkıdır.
* Ekonomik-Sosyal Destekli Kapanma/Kademeli-Kontrollü Açılma: Salgınla mücadelede halk sağlığı önlemlerinin başında toplumsal hareketliliğin kısıtlanması gelmektedir. Salgının bütün seyri sırasında alınması gereken bu önlemin zaman zaman kapanma olarak da tanımlanan biçimde sıkılaştırılması gerekmektedir. Göstermelik değil gerçekten yeterli ekonomik ve sosyal desteklerin sağlandığı, kısıtlamaların herkese eşit uygulandığı 28 günlük adil bir tam kapanma uygulanmalı.
* Sistematik Filyasyon/Etkili İzolasyon: Salgınla mücadele için filyasyon çalışmaları sistematik olarak hayata geçirilmelidir. Ancak hastaların ve temaslıların tespiti kendi başına yeterli değildir. Hasta kişilerin izolasyonu ve temaslıların karantina altına alınması gerekir. Bu koşulların ise evlerde sağlanması birçok durumda mümkün olmamakta ve ev içi bulaş ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle kamuya ait yurtlar, misafirhaneler ve benzeri yerler izolasyon ve karantina amacıyla kullanılmalıdır.
* Acil Kamulaştırma/Yeniden Sosyalizasyon: Salgınla başa çıkabilmek için birinci basamağı parçalayan düzenlemeden ve liste tabanlı uygulamadan vazgeçilmeli; hızla uygulanacak ‘Yeniden Sosyalizasyon’ programıyla topluma dayalı ve nüfus tabanlı, pandemi ve diğer toplum sağlığı sorunları ile etkili bir mücadele için uygun mimari yapıya sahip kamuya ait binalarda kamu çalışanlarından oluşan eksiksiz bir ekiple koruyucu sağlık hizmetlerinin yürütülmesini sağlayacak birinci basamak sağlık örgütlenmesi hayata geçirilmelidir.
* Şeffaf Yönetim/İnsan Hakları Merkezli Pandemi Mücadelesi: Genel olarak siyasi otoritenin, özel olarak Sağlık Bakanlığı’nın pandeminin başından bu yana gerçekleri toplumla paylaşmaması toplumda büyük güvensizliğe neden olmuş ve önlemlere uyumda ciddi sorunlara yol açmıştır. Salgınla ilgili bütün veriler başta Türk Tabipleri Birliği ve uzmanlık dernekleri olmak üzere toplumla açık olarak paylaşılmalı, salgın mücadelesinde ilgili bütün kurumlara yer verilmelidir.”
Son olarak konuşan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Osman Öztürk ise, tek adam rejiminde salgının yönetilemediğini vurgulayarak, “Tek adam rejiminden kurtulamadan salgından da kurtulamayacağız”