Türk Tabipleri Birliği (TTB) İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği (İSİH) Kolu ile İşyeri Hekimleri Derneği (İYHD), işyeri hekimlerinin yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini dile getirmek için Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere birçok ilde basın toplantısı düzenledi.
Ankara’da söz alan TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Vedat Bulut, neoliberal politikaların bir ürünü olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın emekçiler için ne anlama geldiğinin pandemide daha net görüldüğünü söyledi. İşçilerin çalışmaya, kalabalık vardiya-servis düzenlerine zorlandığını hatırlatan Bulut, bu dönemde büyük önem taşıyan işyeri hekimliğinin OSGB’lerin rant merkezli yapısı ile kuşatıldığını ifade etti. Mücadeleden başka bir çözüm olmadığının altını çizen Bulut, çözüm önerilerini yakında TTB’nin de düzenleyicisi olduğu bir sempozyumda masaya yatıracaklarını sözlerine ekledi.
“Yıldık, yorulduk”
Birçok ilde eş zamanlı gerçekleştirilen basın toplantılarında okunan ortak açıklamada işyeri hekimlerinin yaşadığı sorunlar şöyle ifade edildi:
“Biz işyeri hekimlerinin ücretleri tarihimizin en düşük seviyesine geriledi. Çalışma şartlarımız olağanüstü ağırlaştı ve iş güvencemiz ortadan kalktı. Maaşlarımız düzenli ödenmiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primlerimiz ortak sağlık güvenlik birimleri (OSGB) tarafından eksik yatırılarak geleceğimiz gasp ediliyor. Kullandığımız araç ve akaryakıt harcamaları ile bilgisayar ve internet gibi giderleri kendimiz ödemek zorunda kalıyoruz. İzin hakkımızın kısıtlandığı, bakanlık tarafından yerinde ve etkili denetimlerin yapılmadığı ama en önemlisi de mesleki bağımsızlığımızın her geçen gün erozyona uğratıldığı bir ortamda çalışmaktan yıldık, yorulduk. 340 bin işyerinde görev yapan 14 bine yakın işyeri hekimi olarak sorunlarımızı anlatmaktan yorulduk, artık çözüm istiyoruz!”
“Sorun işçi sağlığının maliyet unsuru olarak görülmesinde”
İşyeri hekimlerinin yaşadığı sorunların sıralandığı açıklamada “Bunun nedeni işçi sağlığını basit bir maliyet unsuru olarak gören ve alanı piyasalaştıran patronlar ve onların temsilcisi siyasi iktidardır” değerlendirmesi yapıldı.
Türkiye’nin ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci sırada yer aldığı ve meslek hastalıkların teşhis edilemediği hatırlatılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Maalesef işçi sağlığı hizmetleri temel bir insan hakkı, sosyal devletin olmazsa olmaz şartı ve işverenlerin mutlak sözleşme borcu olarak değil, basit bir maliyet unsuru olarak görülüyor.
İşçi sağlığı hizmetlerinin koruyucu özünden ve kamusal niteliğinden soyutlanarak var olması düşünülemez. Ancak mevcut ortamda, piyasanın, patronların insafına bırakılmış ve kamusal özünden koparılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetim görevini dahi yerine getirmemektedir.”
“İşçi sağlığı işverenin insafına terk edildi”
10 yıl önce yürürlüğe konulan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun hatırlatıldığı açıklamada “Bu işi en düşük maliyetle ‘mış gibi yaparak’ yürütülmesi amaçlanarak işverenlerin insafına terk edilmiştir” denildi.
Açıklamada son olarak şöyle seslenildi:
“Ücretlerimizi düşürmeyi, işçiye ve iş ortamını düzeltmeye ayırdığımız ve zaten yetersiz olan süreyi kısaltmayı aklınızdan dahi geçirmeyin tam aksine hizmet sürelerimizi artırın.
Mesleki bağımsızlığımızın, iş güvencemizin, özlük haklarımızın, çalışma koşullarımızın önündeki en büyük engel olan, kaderimizi patronların insafına terk eden politikaların değişmesi için meslek örgütümüz ile görüşerek, işçi sağlığı hizmetinin kamusallığını da göz önünde bulunduracak gerekli düzenlemeleri hayata geçirin.
Meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği’nin elinden aldığınız yetkileri iade edin.
Böylece sorunlarımızın çözümü noktasında bir başlangıç yapabilirsiniz. Böyle bir başlangıç biz işyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanlarının, işyeri hemşirelerinin ve doğal olarak işçilerin yararına olacaktır.”