2023 1 Mayıs’ı geride kaldı. Başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentler olmak üzere birçok şehir ve ilçede emekçiler meydanlara akarak taleplerini dile getirdiler. Geçen seneye göre genel olarak daha kitlesel geçen 1 Mayıs kutlamalarına, değişime duyulan umut ve buna dayalı bir coşku atmosferi hakimdi.
Her ne kadar sınıfın değişik bölükleri kendi istemlerini dile getirmiş olsa da değişim arayışının ve alanlara hakim coşkunun esas kaynağı yaklaşan seçimlerdi. 1 Mayıs işçi sınıfının en azından ileri kesimleri şahsında yaklaşan 14 Mayıs seçimlerinden çok şey beklendiğini bir kez daha gösterdi.
Bunun böyle olmasının elbette anlaşılır yanları var. Seçimlere çok az bir süre kaldı. Yalnızca alanlara akanlar değil, toplamı içinde milyonlarca emekçi 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarından kurtulmak için gün sayıyor ve buna hiç olmadığı kadar yakın olduğunu düşünüyor. Kürsülerdeki konuşmalar, işçi sınıfının temel haklarını savunmak için hiçbir şey yapmayan sendikal bürokrasinin ön hazırlık sürecini ve etkinlik programını tam da bu bakışla kurgulaması bu havayı daha da güçlendirdi.
Nasıl sonuçlanacağından bağımsız olarak seçimlerin işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarında gerçek bir değişime yol açmayacağı, onun temel sorunlarına bir çözüm getirmeyeceği düşünüldüğünde bu tablonun önemli bir zafiyet olduğu düşünülebilir.
Ancak bu gerçeğin sadece bir yanıdır. İşçi sınıfı ve emekçilerin esas kurtulmak istediği, içinde bulunduğu dizginsiz sömürü ve ağır baskı koşullarıdır. Artan hayat pahalılığı, büyüyen yoksulluk, ağırlaşan çalışma koşulları ve tüm bunları tamamlayan baskı rejimi, AKP iktidarı ve onun tek adam düzeni şahsında somutlaşmaktadır. İçinde bulunduğu örgütsüzlük ve alternatifsizlik koşullarında milyonlarca emekçi, önüne getirilecek olan sandığı bu rejimden kurtulmak, “bir parça da olsa nefes almak” için en kısa ve gerçekçi yol olarak görmektedir. Bu işçi sınıfımızın bilinç ve örgütlülük düzeyi ile ilgili bir sonuçtur.
Her şey normal gidip milyonlarca insanın beklediği gibi AKP iktidarı seçim yoluyla değişse bile, ülkeyi seçim sonrasında bekleyen AKP’siz bir AKP düzeninden ötesi olmayacaktır. Bu konuda en ufak bir hayale dahi yer yoktur. Bunun böyle olacağının en büyük göstergesi, kendi bünyesinde birden fazla yedek AKP barındıran düzen muhalefetinin bizzat kendisidir. Nitekim bu muhalefetin yarınki kendi iktidarına ilişkin açıklama ve vaatleri içinde AKP’nin yaratmış bulunduğu düzene ilişkin esaslı bir değişim iddiası yoktur. Yapacaklarının esası, çivisi çıkmış devlet düzenini mümkünse yeniden rayına oturtmak, burjuvazinin tüm kesimlerinin ortak çıkarlarının güvencesi olabilecek kurumlara dayalı kurallı bir sömürü düzenini yeniden kurmak olacaktır. Halen Türkiye ağır bir iktisadi-sosyal krizin pençesinde kıvranmaktadır. İç ve dış borçlar boğucu düzeydedir ve devlet maliyesi iflas halindedir. Seçimlerden kim galip çıkarsa çıksın ekonomiyi bu bataktan çıkarmak için yeni bir “acı reçete” gündeme getirilecektir. Ve her zaman olduğu gibi bunun ağır iktisadi-sosyal faturası işçi sınıfı başta olmak üzere emekçilere ödetilecektir.
Tüm bu açılardan bakıldığında, 1 Mayıs meydanlarında “bu düzen değişmeli” diyerek çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesini, özgürlüklerin genişletilmesini talep eden işçi sınıfı ve emekçilerin önünde kendi öz gücüne dayanarak mücadele etmek dışında başka bir seçenek yoktur.
2023 1 Mayıs’ı işçi sınıfının değişime olan istek ve arzusu göstermesi açısından önemlidir. Ancak değişimin yolu düzenin sandıklarından değil sınıfın fiili-meşru mücadelesinden geçmektedir. Öncü işçilere düşen temel görev işçi sınıfının düzen siyasetinden ve onun ayrılmaz bir parçası olan sendikal bürokrasiden bağımsız olarak tabandan, fiili-meşru mücadele anlayışla örgütlenmesinin sağlanmasıdır. Bu başarılabilirse,1 Mayıs işçi sınıfı açısından yeni bir başlangıcın vesilesi haline getirilebilir.
Emeğin Kurtuluşu, 1-15 Mayıs 2023 tarihli, 9. sayısından alınmıştır…