İşçi sınıfı anti-emperyalist mücadelede onurlu yerini almalıdır

Emperyalizme karşı mücadele iç dayanaklarına, yani sermaye egemenliğine karşı mücadele edenlerin işi olabilir ancak. Bunlar da işçi sınıfı, emekçiler ve siyasi temsilcileri olan ilerici/devrimci güçlerdir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Ağustos 2016
  • 07:21

"Kapitalizmin en yüksek aşaması/ Emperyalizm" adlı eserinde Lenin, 1903 yılında dünyanın emperyalist güçler tarafından paylaşımının tamamlandığını belirtir. Yeni bir paylaşımın gündeme getirildiği 1914 yılında ilk emperyalist dünya savaşı patlak verir. 1939 yılında ikinci paylaşım savaşıyla devam eden kıyımlar, 1945’ten günümüze kadar bölgesel savaşlar görünümünde devam etmektedir.

 Kapitalist emperyalizm 100 yılı aşkın bir süreden beri insanlığı yıkım ve kıyımlarla yüz yüze bırakıyor. Bu yüz yıl emperyalizme, kapitalizme ve faşizme karşı direniş destanlarıyla da doludur aynı zamanda. Anti-emperyalist mücadele bir asrı geride bırakmasına rağmen insanlık halen bu ölümcül beladan kurtulabilmiş değil. Zira kapitalist sistemi alaşağı edip sosyalist işçi emekçi cumhuriyetleri kurulmadan emperyalizmi yıkıp, onun musibetlerinden kurtulmak da mümkün değil.

***

Kapitalizmin hizmetinde iş gören her renkten liberaller, emperyalizm kavramını tedavülden kaldırmak için çok çaba sarf ettiler. Bu alçaltıcı işi yaparken başını ABD’nin çektiği emperyalist güçlerle suç ortakları Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı yakıp yıkarak işgal ettiler, Yemen’i, Suriye’yi enkaza çevirdiler. Öte yandan bu sistem, insan soyu ile yerkürede yaşayan diğer canlıların geleceği için ciddi bir tehdit de oluşturuyor. Kavramı literatürden silmek için çaba harcayanlar olsa da kapitalist/emperyalizm sınırsız acımasızlığıyla on milyonları yakıp kavuran cehennem ateşleri yakmaya devam ediyor.

Bu sistem için savaşlar/yıkımlar varoluş gerekçesi olduğundan emperyalizmle köklü hesaplaşma dışında bir çözüm yolu bulunmamaktadır.

***

Türk burjuvazisiyle onun devleti kuruluşundan beri bu yıkıcı emperyalist sisteme hizmet ediyor. Ortadoğu’yu cehenneme çeviren tüm saldırılarda aktif rol oynayan sermaye devleti, Suriye’yi yakıp yıkan savaşın en büyük faallerinden biridir. Tezkere kazasına rağmen Irak’ı işgal eden emperyalist ordulara ülkenin tüm üslerini açan dinci gerici AKP iktidarı, Libya’nın bombalanmasına ise fiilen katıldı. Osmanlı’yı hortlatarak ‘bölgesel emperyalist güç’ olma vehmine kapılan iktidar, işi o kadar ifrata vardırdı ki hem tüm komşularıyla düşman oldu, hem de emperyalist efendileri nezdinde kredileri tüketti.

Hal böyleyken başarısız darbe girişimin ardından bazı dinci şeflerle medyadaki AKP tetikçilerinin ABD’ye, NATO’ya laf atmaları kaba bir riyakarlıktan başka bir anlam taşımıyor. Zira bu histeri emperyalizme karşı olmalarından değil emperyalist efendileri tarafından eskisi kadar makbul olamamalarından kaynaklanıyor. Hem kişi olarak Tayyip Erdoğan’ın hem de onun güdümündeki AKP’nin bu ülkenin başına bir kabus gibi çökebilmeleri emperyalistlerin sundukları destekler sayesinde mümkün olmuştur. Emperyalist/siyonist güçlerin AKP’yi “Ilımlı İslam Modeli” diye bölge halklarına pazarlamaya çalışmaları T. Erdoğan’ın ise “Büyük Ortadoğu Projesi'nin ‘eşbaşkanı’ benim” havalarına girmesi taraflar arasındaki kirli/kanlı işbirliğinin ne kadar sıkı olduğunun kanıtlarıdır.

***

AKP iktidarıyla tetikçi medyanın ABD/NATO “karşıtı” söylemleri ikiyüzlülüğün doruğu olsa da, işçi ve emekçilerde bu emperyalist odaklara karşı samimi tepkiler var. Ancak bu tepkiler sağlam bir bilince dayanmadığı için emperyalizmin ülke içindeki dayanağı olan dinci/ırkçı gericilik tarafından istismar edilmeye müsait. Ümmetçiliği milliyetçilik sosuyla sıvamaya başlayan AKP şeflerinin ABD/NATO “karşıtı” söylemlere yönelmeleri bu istismarın somut göstergelerindendir.

***

Emperyalizme karşı mücadele iç dayanaklarına, yani sermaye egemenliğine karşı mücadele edenlerin işi olabilir ancak. Bunlar da işçi sınıfı, emekçiler ve siyasi temsilcileri olan ilerici/devrimci güçlerdir. Nitekim son 60 yıl boyunca sağcı/dinci güçler emperyalistlere fütursuzca hizmet ederken emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele etme onuru devrimci/sosyalist güçlerin olmuştur.

Emperyalizme ve iç dayanaklarına karşı mücadelenin büyük önem taşıdığı bu dönemde işçi sınıfıyla emekçileri bu mücadelenin özneleri haline getirmenin kritik bir önemi var. Dinci/ırkçı virüsün işçi ve emekçilere sızması, yazık ki onları emperyalizmin fiili destekçileri konumuna düşürebiliyor. Bu uğursuz tabloyu değiştirmek için emperyalistleri iç dayanaklarıyla birlikte teşhir etmek, savaş yıkımının, sosyal saldırıların, kölece çalışma koşullarının, işsizliğin, taşeronlaştırmanın, geleceksizliğin bu güçlerin eseri olduğu somut olgulara dayanarak yaygın ve sistematik bir şekilde işçi ve emekçilere anlatılması gerekiyor.

Dinci sermaye iktidarı ile emperyalistlerin dayattıkları onursuz yaşamın bir kader olmadığı, işçi sınıfının emekçi müttefikleriyle omuz omuza mücadele ederek bu makus talihi değiştirebileceği/değiştirmekle yükümlü olduğu ısrarla vurgulanmalıdır. Devrimci siyasal çalışmada güncel demokratik/sosyal talepleri sömürüye, köleliğe ve emperyalist egemenliğe karşı şiar ve taleplerle birleştirmek ihmal edilemez bir sorumluluktur aynı zamanda.

İşçi sınıfıyla emekçiler güncel demokratik/sosyal talepleri için olduğu kadar anti-emperyalist talepler uğruna mücadeleye de çağrılmalıdırlar:

* Halkları hedef alan emperyalist saldırılara son!

* Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!

* NATO, AB, AGİT vb. emperyalist kuruluşlarla tüm ilişkiler kesilsin!

* Türkiye’deki tüm askeri üs ve tesisler kapatılsın!

* IMF, Dünya Bankası vb. emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son verilsin!