İnsan hakları ve hukuk konusundaki bozuk sicil

AİHM’in 2020 yılı içinde yayınladığı rapor ile Türkiye’nin bir kez daha ifade özgürlüğünün en çok ihlal edildiği ülkelerden biri olduğu ortaya çıktı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 30 Ocak 2021
  • 08:42

AKP-MHP iktidarının insan hakları ihlalleri ve hukuk alanındaki bozuk sicili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2020 yılı için yayınlamış olduğu raporunda bir kez daha tescil edildi.  AİHM'nin 2020 bilançosuna göre, Türkiye bir kez daha ifade özgürlüğünün en çok ihlal edildiği Avrupa ülkesi. AİHM'e yapılan dava başvurularında Türkiye, Rusya'dan sonra ikinci sırada yer aldı.

Türkiye'nin 2020 hak ihlalleri karnesinden bazı örnekler

Türkiye yargılamalar, uzun tutukluluklar, hapishanelerde şiddet ve işkence iddialarıyla geçen bir yılı daha geride bırakıyor. Özellikle pandemi de hapishanelerdeki önlemlerin yetersizliği çok tartışıldı. Pandemi koşullarının hakim olduğu 2020 yılı boyunca Türkiye'de hak ihlallerinin hızı kesilmedi. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamalardan uzun tutukluluğa, işkenceden cezasızlığa kadar yılın hak ihlallerine yol açan önemli gelişmeler şunlardır. Deutsche Welle Türkçe'de yer alan habere göre 15 Nisan'da yürürlüğe giren ceza infaz düzenlemesi ile Türkiye genelindeki 355 cezaevinde bulunan 300 bin tutuklu ve hükümlüden 90 bini tahliye edildi.

AKP'nin MHP ile birlikte hazırladığı düzenleme kapsamında organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’da tahliye edilirken “terör” başlığı altında yargılanan ancak düşüncelerinden dolayı hapiste tutulan gazeteciler, yazarlar, aydınlar, hak savunucuları ve avukatlar, salgın riskine rağmen cezaevlerinde kalmayı sürdürdü.

Salgında en riskli grupların başında gelen hasta mahpuslar için de bir düzenleme yapılmadı. Ağır hastalar dışındaki hasta mahpusların hastaneye sevkinin yapılmadığı için tedavilerinin aksadığı, tedavi imkanına kavuşanların ise uzun süre karantina hücrelerinde tecrit koşullarında tutulduğu gündeme geldi. Suç işleyen kamu görevlilerine cezasızlık politikası da devam etti. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesinin üzerinden beş yıl geçmesine rağmen karanlıkta kalan pek çok nokta hâlâ aydınlatılamadı. 15 Ekim'de İstinaf Mahkemesi, 2006 yılında Diyarbakır'da çıkan toplumsal olaylarda, polisin sıktığı gaz fişeğinin kafalarına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren 8 yaşındaki Enes Ata ve 17 yaşındaki Mahsum Mızrak'ın dosyasında sanık polisler hakkında verilen beraat kararını onadı.

17 Kasım'da Diyarbakır'da 2017'deki Nevruz kutlamasına giderken polis kurşunuyla öldürülen Kemal Kurkut davasında polis memuru Y.Ş. beraat etti.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla kamu görevlilerinin yargılandığı dava ise yaklaşık 14 yıldır sürüyor. 18 Ekim 2017'de gözaltına alınan iş insanı ve aktivist Osman Kavala, herhangi bir suçtan hüküm giymeden bir yılı daha cezaevinde geçirdi. Kavala hakkında yıl içinde bir kez beraat, bir kez tahliye kararı verildi. Ancak tutukluluğu devam etti.

Dört yılı aşkın süredir tutuklu olan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da AİHM'in 20 Kasım 2018'de açıkladığı ihlal kararına rağmen halen Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor. 22 Aralık'ta ise AİHM Selahattin Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması yönünde nihai karar aldı. Demirtaş'ın tutukluluk halinin devamının "hukuki değil, gizli siyasi amaçlardan kaynaklandığı" yeniden vurgulandı.

Somut delile dayanmadan yapılan tutuklamaların tartışıldığı Türkiye, 2020 yılında adil yargılanma talebiyle ölüm oruçlarına sahne oldu. Müebbet hapis cezası alan ancak hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek adil yargılanma talep eden Mustafa Koçak, ölüm orucunun 297. günü olan 24 Nisan'da yaşamını yitirdi. Grup Yorum üyesi Helin Bölek ölüm orucu eyleminin 288'inci günü olan 3 Nisan'da, grubun gitaristi İbrahim Gökçek, 323 gün süren ölüm orucunun ardından 7 Mayıs'ta hayatını kaybetti. Bölek ve Gökçek'in temel talepleri, konser yasaklarının sonlandırılması ve tutuklu Grup Yorum üyelerinin serbest bırakılmasıydı. Gizli tanık beyanına dayandırılan iddianameyle "DHKP-C silahlı terör örgütüne üye" olduğu iddiasıyla tutuklanan avukat Ebru Timtik ise adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunun 238'inci günü olan 27 Ağustos'ta hayatını kaybetti.

Temmuz 2020'de Avukatlık Kanunu'nda değişiklik yapılarak “çoklu baro” sistemi getirildi ve illerde birden fazla baro kurulmasının önü açıldı. Büyük baroların Türkiye Barolar Birliği'ndeki temsiliyeti düşürülürken insan hakları ihlallerine karşı sesleri gittikçe gür çıkan baroların faaliyetlerinin zayıflatılması için adım atılmış oldu. Çoklu baro protestolarına katılan avukatlara ise soruşturma açıldı. 20 Kasım'da Diyarbakır merkezli gerçekleştirilen operasyonda aralarında onlarca avukat, sivil toplum temsilcisi ve siyasetçinin bulunduğu 72 kişi gözaltına alındı. Sonrasında tutuklanan dört kişi arasında Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu üyesi ve önceki dönem Merkez Konseyi üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp de yer aldı. Bu liste sadece öne çıkan insan hakları ve hukuk cinayetlerinden bazıları.

Türkiyedeki hak ihlalleri üzerine DW Türkçe'ye konuşan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Ece Ünver, 2020 yılı boyunca, hukukun muhalif sesleri ve bağımsız sivil toplumu baskılamak için araçsallaştırıldığına işaret ediyor. Yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamadığını, AİHM kararlarının yerine getirilmesi yükümlülüğünün de hiçe sayıldığını vurgulayan Ünver, "Gazeteciler, siyasetçiler, aktivistler, insan hakları savunucuları ya da sosyal medya kullanıcıları sadece Anayasa ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunan haklarını barışçıl biçimde kullandıkları için, son derece muğlak ve geniş çerçevede tanımlanmış terörle mücadele yasaları kapsamında yürütülen soruşturmalara, keyfi gözaltılara ve temelsiz yargılamalara maruz kaldılar" diyor.  Ünver, hükümetin “işkenceye sıfır tolerans” açıklamalarına rağmen, işkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin güvenilir rapor ve şikayetlerin yıl boyunca artarak devam ettiğini, bu şikayetlere ilişkin hızlı, etkin ve bağımsız soruşturma açılması çağrılarının ise cevapsız kaldığını vurguluyor.