TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 19. yılında Sakarya’da basın toplantısı gerçekleştirdi.
İMO Başkanı Cemal Gökçe tarafından okunan açıklamada binaların yüzde 25’inin kullanılmaz hale geldiği, 16 milyar dolardan fazla ekonomik kayıp yaşandığı hatırlatıldı. Türkiye’de binaların ve yapılaşmanın deprem ve sel yönetmeliklerine uygun olarak yapılması gerektiği ifade edilen açıklamada, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda ortalama 250 yılda bir 7 şiddetinde deprem olduğu hatırlatılarak buna karşın yapı güvenliği olmadığına dikkat çekildi. 1999 depreminde kaçak binaların yanı sıra devlet daireleri, okul ve hastanelerin bulunmasının sorunun yalnızca bir imar sorunu olmadığını ortaya koyduğu ifade edilen açıklamada “Temel sorun; plansızlık, çarpık kentleşme, yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksiz olması ve yapı üretiminin yetersizliği veya hiç olmamasından kaynaklanıyordu” denildi.
Yakın dönemde çöken bina haberlerinin yapı denetiminin hâlâ olmadığını gösterdiği ifade edilen açıklamada “Bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme, tasarım, uygulama ve yapı denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesinden geçmektedir” denildi.
Yapı denetim sorunuyla ilgili 2000 yılında çıkarılan 595 ve 601 sayılı KHK’larda mühendis ve mimar olma şartı olarak diploma ve meslek odalarından sertifika almaları zorunluluğu getirilmesine karşın bu KHK’ların bir süre sonra ortadan kaldırıldığı belirtilen açıklamada, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun’un da yetersiz olduğu söylendi.
“Kentler her açıdan depreme hazırlıksız”
“Farklı meslek disiplinleri ve uzmanlık alanları dikkate alınmadan şantiye şeflerinin görevlendirilmesi bilime ve bilgiye aykırıdır” ifadeleriyle süren açıklamada, ruhsatlardan mühendis ve mimarların imzalarının kaldırılmasına da tepki gösterildi.
Mevcut binaların %67’sinin ruhsatsız, %60’ının 20 yaşından büyük olduğu hatırlatılan açıklamada, bu bilgilere yaslanılarak meşrulaştırılan kentsel dönüşüm için riskli alan belirlenmesinin de keyfi olarak yapılmasına değinilen açıklamada yeni binaların fiziki özelliklerinin nüfus artışına yol açarak başka bir çarpıklık yarattığı ifade edildi.
"İmar Barışı" ile sağlıksız konutların önünün açıldığı, sellerin doğal hale geldiği, kentlerin depreme hazırlıksız olduğu belirtilerek, liyakat yerine yandaşlık kriteriyle kadro alımının yaratacağı tehlikeli sonuçlara dikkat çekildi.