Türkiye’de iskansız yapıların, belli bir ücret karşılığında kayıt altına alınmasına olanak sağlayan “İmar Barışı” uygulaması geçen yıl 7143 Sayılı Torba Kanun’la çıktı. Yasa, 18 Mayıs 2018’de yürürlüğe girdi. Mevzuata göre, İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. Madde ile 31 Aralık 2017’den önce yapılan kaçak yapılar ‘Yapı Kayıt Belgesi’ adıyla kayıt altına alınabiliyor.
Deutsche Welle Türkçe’den Ahmet Çetin’e konuşan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu’ya göre, imar affı ile kaçak yapı sorunlarının çözüleceği iddia edildi ancak tersine kaçak yapı özendirildi.
Muhçu, geçmişte de pek çok kez imar affı çıkarıldığını, her seferinde ‘bir defaya mahsus’ olduğu şeklinde açıklamalar yapıldığını belirterek, söz konusu değişikliğin sakıncalarını şöyle açıkladı: “Söylenen amaçlar hiç gerçekleşmedi. İmar afları kalıcı oldu. Kaçak yapılaşmayı ve kamu arazilerinin işgallerini özendirdi. Depremsellik koşullarında olan Türkiye’de güvenli olmayan üretim süreci arttı.”
Asıl amacın hazineye gelir elde etmek olduğunu öne süren Muhçu, başvuruların hukuksal bir güvencesinin olmadığını da şu sözlerle anlattı: “Söz konusu yapıların SİT, orman ve mutlak korunması gereken alanlarda olması halinde bu belgeler yasal ve geçerli değildir. 1. sınıf tarım arazileri, meralar, içme suyu havzaları, özel çevre koruma alanları, sit alanları, tarihsel kent alanları, ören yerleri, milli parklar gibi yerlerde verilen yapı kayıt belgesi veya iskanların hiçbir hukuki geçerliliği yoktur.”
Muhçu, bu düzenlemedeki en büyük eksikliğin ise asıl yetkili olan yerel belediyelerin devre dışı bırakılmasında olduğunu söyledi. Muhçu “İmar Barışı ile barınmaya ihtiyacı olan insanların bundan yararlanabileceği söyleniyor. Ancak bundan yararlanan özellikle turizm yatırımları, yapı yasağı olan bölgelerde yapılan oteller, turizm tesisleri ve bir takım konut ya da farklı yapılardaki kompleksler, hatta gökdelenler... Dar gelirli, barınma amaçlı yapılan yasalara aykırı yapılar bahane edilerek bunlar affediliyor” diye konuştu.