Haklara saldırı yetkisi için yeni torba yasa

Yargı kararı bulunmadan İçişleri Bakanı’na dernek kapatma, Cumhurbaşkanı’na ise malvarlığı dondurma yetkisi veren torba düzenleme, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Aralık 2020
  • 19:06

“Kitle imha silahlarının yayılmasının ve finansmanının önlenmesine ilişkin torba kanun teklifi”nin TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmeleri tamamlandı. Cumhurbaşkanı’na ve İçişleri Bakanı’na “olağanüstü” yetkiler verecek düzenlemenin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinin bu hafta tamamlanması planlanıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) kararları kapsamında hazırlandığı öne sürülen teklifin yasalaşması durumunda, Cumhurbaşkanı kararıyla BMGK’nin yaptırımına uğrayan ya da “dolaylı olarak yaptırıma uğrayan tarafından yönlendirilen” hesaplar dondurulabilecek, malvarlığına el konulabilecek. İçişleri Bakanı ise çeşitli soruşturmaların açılması durumunda dernek kapatabilecek, kayyım atayabilecek ya da dernek yöneticilerini görevden alabilecek. Yardım toplamaya da sınırlama getirilecek.

Hak ve özgürlükler kısıtlanıyor

Teklife karşı muhalefet şerhi hazırlayan CHP, “Teklif, Anayasal güvencede olan hak ve özgürlükleri kısıtlar niteliktedir” tespitini yaptı. İktidara verilecek yetkilerin kapsamının belirsiz olduğu vurgulanan muhalefet şerhinde, İçişleri Bakanı’nın dernek kapatma yetkisine de itiraz edildi. CHP’nin TBMM Adalet Komisyonu üyesi milletvekilleri tarafından kaleme alınan şerhte şu ifadelere yer verildi:

“Düzenlemeyle İçişleri Bakanı’na tanınan kapsamı belirsiz yetki, dernek özgürlüğünün keyfî şekilde sınırlanmasına yol açacaktır. Bu düzenleme, OHAL KHK’leri ile dernek kapatılmasının ardından iki senelik boşluğu dolduracak kanuni bir düzenlemedir. Dernek organlarında görev alan birinin hangi kanun kapsamında olursa olsun hakkında kovuşturma yürütülmesi veya hakkında mahkumiyet kurulmuş olması dahi derneğe yönelik meşru bir gerekçe değildir. Suçun şahsiliği ilkesine aykırı bu düzenleme ölçülü olmamakla birlikte hukuk devleti ilkesine de aykırıdır. Öngörülen yeni sınırlama ve yasaklar, malvarlığına el koymaya süreçlerindeki keyfilik ve hukuksuzluklar, teklifin sorunlara çözümden öte yeni sorunlara kaynaklık edeceği ve özellikle hukuk güvenliği açısından uygulamada telafisi zor zararlara yol açacağı kesindir. Teklif, Anayasa’nın giriş kısmındaki demokratik hukuk devleti ile eşitlik ilkesine, yargı erkinin kullanılmasına, mülkiyet hakkına ve masumiyet karinesine aykırılıklar taşımaktadır.”

Toplumsal yapı hedef alınıyor

HDP’li milletvekillerinin muhalefet şerhinde teklifin, ‘kabul edilemez’ olduğu bildirildi. İktidarın kendi bekasını düşünerek bu düzenlemeyi hazırladığı vurgulanan muhalefet şerhinde, “İktidar, toplumsal yapıyı hedef alan niyetlerini ortaya koymaktadır” denildi.

Teklifte Anayasa’ya aykırı çok sayıda maddenin bulunduğunu bildiren HDP’li milletvekilleri, İçişleri Bakanı’na verilen yetkilere dikkati çekerek şu ifadelere yer verdi:

“Örgütlenme özgürlüğü ve onun bir alt türü olan dernek hakkı, Anayasa kapsamında demokratik yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak görüldüğünden bu hakka getirilecek sınırlandırmaların demokratik toplumda gerekli olup olmadığı sıkı denetim altındadır. Söz konusu yasa teklifi, bu bağlamda dernek kurma ve örgütlenme özgürlüğüne ciddi müdahale teşkil ettiğinden Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.”

***

Avukatlar muhbirleştirilmek isteniyor

Komisyondan geçen teklife avukatlar tepki gösterdi. Teklifi BirGün’den Hüseyin Şimşek'e değerlendiren Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, söz konusu tekliftin avukatların sır saklama yükümlülüğüne saldırı olduğunu belirtti. Öte yandan avukat-müvekkil ilişkisinin ‘müşteri’ ifadesiyle tanımlanmasına tepki gösteren Balkan bu durumu ‘hukuk cehaleti’ olarak değerlendirdi.

Komisyondan geçen teklifte her şeyden önce dil ve kavram sorunu olduğuna vurgu yapan Balkan şu ifadeleri kullandı:

“Bu durumu anayasayla hukukla bağını kesmiş siyasal iktidarın özelde avukatlığa dönük saldırıları olarak değerlendiriyorum. Avukat müvekkil ilişkisinin ‘müşteri’ olarak tanımlanması ve bunun devletin resmi kayıtlarına böyle geçmesi her şeyden önce bir utançtır. Avukatlık kanunun 36. maddesinde güvence altına alınana avukatın sır saklama yükümlülüğünü yok sayan bir durumla karşı karşıyayız. Bunun üzerinden avukatlar muhbirleştirilmek isteniyor.”

***

Anayasa Profesörü CHP Milletvekili İbrahim Kaboğlu şu değerlendirmelerde bulundu:

“Teklif, ağırlıklı olarak, Anayasa madde 33'te güvence altına alınmış bulunan ve demokratik toplumun temel taşını oluşturan dernek özgürlüğüne ilişkin sınırlama ve yasakları düzenlemektedir. Öyle ki, derneklere ilişkin maddeler, teklifin adına uygun düşen maddelerden daha uzundur. Derneklere ilişkin madde önerileri, dernek özgürlüğünün güvencelerini pekiştirmek şöyle dursun; Anayasa'ya ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'ne çok yönlü olarak aykırıdır. Önerinin bu şekilde yasalaşması halinde, bugün zaten aşırı bürokratik formaliteler ve baskılar altında yürütülmeye çalışılan dernek faaliyetleri, AKP-MHP ekseninde yer almayan girişimler açısından daha fazla zorlaşacak ve dernekleşme için ciddi biçimde caydırıcı etkiler yaratacaktır. Yasa, daha genel olarak, ifade özgürlüğünün kolektif kullanımı başta gelmek üzere siyasal haklar üzerinde bir tür 'demokles kılıcı' olarak işleyecektir. Bunun yanında, teklifin verildiği şekliyle kanunlaşması halinde, mülkiyet hakkı ve malvarlığı güvenceleri bakımından Gülhane Hattı Humayun'u ilkelerinin dahi gerisine düşülecektir.”

***

İstanbul Barosu Çağdaş Avukatlar Grubu Başkan Adayı Ata Yazıcıoğlu ise yasa teklifini şöyle yorumladı:

“Avukatları bir nevi 'muhbir' haline getiren bu düzenleme avukatlık mesleğinin özüne ve ruhuna aykırı olduğu kadar, Avukatlık Kanunun 36. Maddesine de açıkça aykırıdır. Avukat ile temsil ettiği kişi arasındaki ilişki, müvekkilin, avukatı ile yaptığı bilgi paylaşımının kendisi aleyhine bir ceza yargılamasına dönüşmeyeceğine dair güvene dayanmaktadır. Avukatların görevini yerine getirebilmesi için savunduğu/temsil ettiği kişilerle yaptığı bilgi alıverişinin gizli kalacağına dair tam bir güvenceye ihtiyaçları vardır.

Değil kitle imha silahlarının finansmanı ya da başka bir suç, suçu ve suçluyu açığa çıkarmak devletin görevidir. Devletin bu sorumluluğunun, üstelik avukatlık/savunma mesleğinin özüne aykırı bir şekilde avukatın üstüne yükletilmeye çalışılması kabul edilemez.”