Üçüncü kez açılan Gezi Davası’nda Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi'ye 18’er yıl hapis cezası verildi. Karar sonucu 7 kişi tutuklanarak Bakırköy ve Silivri Hapishaneleri’ne gönderildi. Meslek odaları ve sendikalar mahkeme kararına karşı yazılı açıklama yaparak tepki gösterdi.
KESK: Karar siyasidir
KESK “Bu böyle gitmez! Karanlık gider, Gezi kalır” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Demokrasiye, adalete, özgürlüğe susamış her yaştan, her kimlikten, her düşünceden, her inançtan, her meslekten milyonlar dayanışmayı, karşılıklı saygı ve sevgiyi, kardeşliği temel alan bir toplumsal direnişe, Gezi’ye imza attılar.
Gezi; Kutuplaştırmadan, ötekileştirmeden, ayrımcılıktan beslenenler için elbette ki en büyük tehditti. Bunun için İstanbul’un son yeşil alanlarından birine sahip çıkmak için vatandaşlık görevini yapanların şahsında Gezi’nin değerlerini hedef almaktan vazgeçmediler.
Bitmeyen bir nefret silsilesi yarattılar. Hem 2014 yılında hem de 2019 yılında açılan davalarda tüm yargılananlar beraat etmesine rağmen siyasi iktidarın dayatması ile oluşturulan kurgu iddianamelerle yeni bir dava yarattılar. Bugüne kadar 20 hâkimin değiştiği davayı Gezi’den, Gezi’nin değerlerinden intikam alma aracına dönüştürdüler.
Sonuçta dün, birisi daha önce iktidar partisinden milletvekili aday adayı olmak üzere 3 hâkimden oluşan mahkeme heyetinin verdiği kararla 4,5 yıldır tutuklu olan iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye ise 18’er yıl hapis cezası verilmiştir.
Tüm kamuoyu çok iyi biliyor ki; Gezi hakkındaki karar dünkü mahkemede değil, çok daha önce iktidar tarafından siyasi olarak verilmiştir.”
Diyarbakır Barosu: Hak ihlallerine son verilmeli
Diyarbakır Barosu tarafından yapılan açıklamada Gezi Parkı eylemlerinin düzenlenmesinin, organize edilmesinin ve katılım sağlanmasının suç delili olarak değerlendirilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olduğuna dikkat çekildi. Yargılama neticesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karar verilmesiyle, yargılananların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edildiği vurgulanan açıklamada şunlar ifade edildi:
“Hukuksuz bir şekilde ve kamu vicdanında büyük bir rahatsızlığa sebep olan ağır hapis cezasının aksine, AİHM’nin ihlal kararının derhal uygulanarak Osman Kavala ve bugün hüküm ile birlikte tutuklama kararı verilenler hakkında devam eden temel hak ve hürriyetleri ihlal edici uygulamaya derhal son verilmelidir.”
Dersim Barosu: Yargının kara lekesi
Dersim Barosu Yönetim Kurulu da yazılı açıklama yaptı. “Gezi davası kararı yargının kara lekesidir” denilen açıklamada tutuklama kararlarının yargının öç almaya ve Gezi Parkı eylemlerini itibarsızlaştırmaya dönük olduğuna dikkat çekildi. Gezi Parkı yargılamalarında çok sayıda hukuki ilkenin çiğnendiğine vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı demokratik tüm haklarını kullanan insanların ve onları savunan avukatların vazgeçilmez hakkıdır. Bu hak insan hakları mücadelesinin vazgeçilmez temelidir. Savunma bu mücadelede vardır ve hep var olacaktır. Dersim Barosu olarak yurttaşların adil yargılanma hakkına riayet eden, bağımsız ve tarafsız bir yargının inşası için mücadele etmeyi sürdüreceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.”
İGC: Gazeteciler için de tehdittir
İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
“Özgür düşünceyi ömür boyu demir parmaklıklara mahkum etmek çözüm üretmek değil, demokrasiyi mahkum etmektir. Yargının siyasallaşması başta gazeteciler olmak üzere muhalif düşünce açıklayan her meslek grubu, kişi ve kuruluş için büyük tehdittir. Tüm muhalif düşünenlere göz dağı vermek amacıyla alınmış bu kararlarla; yargılanan kişiler değil, özgür düşüncenin ta kendisidir. Asli amaç düşünceye gözdağı vermek olmamalıdır. Ancak adalet arayışımız, inancımız ve mücadelemiz bitmeyecektir.”
Ekoloji Birliği: Hepimiz oradaydık!
Ekoloji Birliği de "Gezi bir suç değildir, kararı bir hukuki karar olarak görmüyoruz” dediği açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Gezi, öncesinde on yıllardır yaşanan kent, çevre ve ekoloji mücadelesi deneyiminin izlerini taşır. Gezi’de yirmi üç yıl önce Konak’tan Aliağa’ya kadar el ele oluşturdukları insan zinciriyle ilk kömür yakıtlı termik santralının engellenmesi, Türkiye ekoloji hareketinin başlangıcı olarak nitelendirebileceğimiz Bergama Köylü Hareketi, Artvin Carettepe’den Kazdağları’na, Munzur’dan Yuvarlakçay’a, Karadeniz’den Akdeniz’e ülkenin her yanında devam eden yaşam alanlarını yağma ve talandan koruma mücadelesinin izleri vardır. Gezi, kökenleri, inançları, yönelimleri, görüşleri, siyasal yaklaşımları farklı farklı yurttaşların, eşit, özgür, demokratik, yaşanabilir bir ülke özlemiyle buluştuğu bir yerdir. Gezi suç değildir, hepimiz oradaydık. Tüm bileşenlerimizi ve ekoloji örgütlerini bu hukuk dışı karara karşı sesimizi yükseltmeye çağırıyoruz. Gezi’yi savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz.”
TTB: Cezalar kabul edilemez!
Türk Tabipleri Birliği de (TTB) sosyal medyada karara şöyle tepki gösterdi:
“Gezi demokrasi, barış, özgürlük talep eden milyonlardı. Bugün verilen cezalar toplumun adalet ve demokrasi istemine, yaşamdan, doğadan yana olan taleplere verilmiştir. Gezi davasında verilen haksız-hukuksuz cezalar kabul edilemez.”