Pandemi koşullarında yoksulluğun katlanarak arttığı ve milyonlarca işçi ve emekçinin ölüm ile açlık arasında tercih yapmak zorunda bırakıldığı bugünlerde, T. Erdoğan başta olmak üzere AKP şefleri saraylarında sefahat sürmeye devam ediyorlar. AKP’de alt düzey görevlere atananlar bile milyonluk araçlara binip kokain çekiyor. Hal böyleyken, Ramazan ayı başlar başlamaz “yer sofrası şovu”na başladılar.
Erdoğan yolun sonunda
Ankara'nın Mamak ilçesinde üç çocuklu bir ailenin evinde iftar açan T. Erdoğan ile E. Erdoğan’ın yer sofrasında çekilen görüntüleri cumhurbaşkanlığı resmi Twitter hesabından piyasaya sürüldü. Böylece bu ramazan ayında “yer sofrası konsepti” AKP şefinin şovu ile başlatılmış oldu. ‘Büyük şef’in bu kadar tez davranması rastlantı olmasa gerek. Belli ki, halkı oylayacak ‘şov senaryosu’ yazmakta güçlük çekiyorlar. Bundan dolyı Ramazan’a dört elle sarıldılar.
Burjuva siyasetinin önde gelen figürleri, işçi ve emekçilerin sorunlarını “anladıkları” ve “onlardan biri” oldukları yanılsaması yaratabilmek için sık sık yer sofrasına oturmaya katlanmak zorunda kalıyorlar. Bu ‘zorunluluğa’ evlerde masa ve sandalye olmadığı için katlanmıyorlar elbette. Zira 2019 yılında AKP'li Binali Yıldırım'ın iftar açmak için gittiği bir emekçi evinde masa ve sandalyeler olmasına rağmen yer sofrasına oturarak görüntü vermesi tartışma konusu edilmişti.
Açlık ve yoksulluğun baş mimarları bu ucuz numaralar ile işçi ve emekçileri kandırabileceklerini sanıyorlar. Her yerinden ikiyüzlülük akan bu yöntemin hala uygulanıyor oluşu ve AKP’nin şefi tarafından başlatılması dinci-faşist rejimin içine düştüğü aczi de belgeliyor. Yolun sonuna gelen T. Erdoğan, baskı ve zoru artırmanın, her gün yeni bir “darbe girişimi” bertaraf etmek gibi zırvaların yanı sıra en koyusundan demagojiye ve “fakir edebiyatı” yapmaya ihtiyaç duyuyor.
Kapitalizmin tezat yaşamları
AKP şefinin sallanan koltuğunu korumak için her yola başvurduğunun bir örneği olan bu görüntü, kapitalist sistemin ‘tezat yaşamları’nı da yansıtıyor. Yer sofrasına iğreti bir şekilde oturan Emine Erdoğan'la AKP şefini altın varaklı muslukları ve ejder meyveli menüleri sarayda bekliyordu. Fotoğrafın çekildiği an kadar o anın ardından yaşananlar da bir o kadar dikkate değer. Zira bu fotoğrafın ardından işçi ve emekçiler yoksul sofralarıyla baş başa kalırken ‘Erdoğanlar hanedanı’ saraylarının şatafatlı hayatına dönerek şatafata kaldıkları yerden devam ettiler.
Elbette bu fotoğraf karesi tezat yaşamlardan, yoksul ile zenginin, burjuva sınıfı ile proletaryanın karşıt gerçekliklerinden daha fazlasını içeriyor. Cellat ile kurbanın bir temsilini yansıtan fotoğrafta işçi ve emekçilerin rapor paralarına dahi göz diken, kod 29 ile onları açlığa mahkûm eden, pandemi koşullarında almadığı önlemler ile ölüme terk eden AKP iktidarının ikiyüzlülüğü ve riyakârlığını görmek de mümkün.
Deprem yardımlarından ‘Ramazan kolisi’ne
‘Büyük şef’ yer sofralarında şov yaparken, yandaşları boş duramazdı elbet. İzmir’in AKP’li Bergama Belediyesi’nin İzmir depremzedeleri için gelen yardımları bir depoda beklettiği ve ardından bu yardımları belediye başkanının adının yazılı olduğu poşetlerle ‘Ramazan kolisi’ olarak dağıttığı ortaya çıktı. Böylece ‘kutsal ay’ AKP’nin din sosuna bulanmış hırsızlık ve sahtekarlık şovlarıyla başlamış oldu.
Çürümeye bırakılan patates ve soğanları ‘lütuf’ diye “fakir fukaraya” dağıtmakla övünen AKP-MHP rejimi, işçi ve emekçileri çürümüş patates dağıtarak ayartabileceğini sanıyor. Görünen o ki, önce açlığı derinleştiren ardından ise aç bıraktığı kitleleri sadaka ile terbiye etmeye çalışan AKP, yer sofralarında diz büküp şov yaparak ‘siyasi prim’ toplayabileceğini var sayıyor.
Oysa emekçilerin, kendilerini çürük patatese muhtaç bırakan bu kokuşmuş rejime destek vermeleri değil, yakasına yapışıp hesap sormaları gerekiyor.