Düzenin uyuşturma aracı olarak apolitizm

Düzen, çocukluktan itibaren bizi “apolitik kuklalar” haline getirmeye çalışıyor. “Siyaset yapma!”, “siyasete bulaşma!” gibi cümleler ailenin gençliğe dayattığı ve toplumda dillere dolanan bir “nasihat” olarak karşımıza çıkıyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Nisan 2020
  • 18:25

Dünyada ve Türkiye’de kapitalist sistemin çürümüşlüğü burjuva siyasetine belirgin şekilde yansıyor. Meclislerde yaşanan kavgalar, ağıza alınmayacak küfürler, halkı aldatan devlet başkanları, yolsuzluk-rüşvet-talan çarkından servet biriktirenler vb… Güya buna tepki gösteren bazı insanlar “ben apolitiğim, siyaset aptallıktır!” diyerek, siyasal tartışmalardan uzak durduğunu söylüyor ve kendisinin “apolitik-tarafsız” olduğunu iddia ediyor.

Ancak tarihin hareket yasalarına ve sınıf mücadeleleri tarihine baktığımızda, tarafsızlık diye bir şeyin olmadığını görürüz. Bütün dünyada karşı karşıya olan iki sınıf var ve bu karşıtlığın zorunlu kıldığı bir sınıf savaşımı yaşanıyor. Burjuvazi apolitizmi dayatıyor çünkü “apolitik” insanlar özünde burjuva sınıfın politikasına hizmet ediyor. Zira siyaset dediğimiz kavram, çıkarları çatışan sınıfların mücadele arenasıdır. Günümüzde iktidarı elinde tutan sınıf burjuvazidir. Bu sömürücü sınıf devlet aygıtını da kullanarak emekçileri baskı altına almış ve sömürü koşullarını dayatmıştır. Hal böyleyken “ben tarafsızım” demek, bu sömürü düzenine, burjuva siyasetine, burjuva diktatörlüğüne taraf olmak demektir. Bu sebeple tarafsızlık söylemi de politik bir tutumdur!

“Eğer siyasete müdahale etmezseniz, siyaset öyle ya da böyle hayatınıza müdahale edecektir.” diyor Lenin. Bunun canlı örneğini, maaşını aldığı gibi borçlara yatıran ve hayatı boyunca her şeyden kısarak yaşamak zorunda kalan işçi sınıfında görebiliyoruz. Bir tarafta lüks araba koleksiyonu yapan burjuvalar, diğer tarafta ücretli kölelik düzeninde çalışmak için servislerle fabrikalara taşınan işçiler. Bir tarafta akşam yemeği için ülke değiştiren burjuvalar, diğer tarafta çocukları ile güzel bir yemek yiyebilmek için bile her şeyi kısan işçiler. Bir tarafta saraylarda sefahat sürenler, diğer tarafta hayatta kalabilmek için gündüzüne gecesini katanlar…

***

Düzen, çocukluktan itibaren bizi “apolitik kuklalar” haline getirmeye çalışıyor. “Siyaset yapma!”, “siyasete bulaşma!” gibi cümleler ailenin gençliğe dayattığı ve toplumda dillere dolanan bir “nasihat” olarak karşımıza çıkıyor. Okulda ise kimi gerici idarecilerin-öğretmenlerin dayatmalarıyla, burjuva ideolojisine göre hazırlanmış derslerle beynimize aşılanan zırvalardan birisi de apolitizmdir. Öğrencilerin politik tutum alması yasak ama derslerde burjuva devletin propagandası yapılabiliyor. “Siyaset yapmak suçtur” algısı yaratılıyor. Nitekim politik tutum geliştiren gençlere sadece idareciler değil, polis de saldırıyor. Bu baskıcı yönlendirmeden dolayı gençliğin bir kesimi siyaseti bir suçmuş gibi görüyor. Siyaset konuşmaktan ve eleştiri yapmaktan uzak duruyor. Çalışma yaşamına girince bu sefer kapitalistlerle sendika ağaları “siyaset yapmak suçtur” safsatasını yaymaya çalışıyor ve en ufak hak arama mücadelesinde “biz siyaset yapmıyoruz!” lafları ortalıkta dolaşabiliyor.

Görüleceği üzere apolitizm dayatması, kapitalist düzenin aileden başlayarak iş hayatına kadar uzanan gerici bir uyuşturma yöntemidir. Bu dayatmaya karşı durabilmek için okullardan fabrikalara kadar hayatın her alanda siyaset yapmalı ve “sınıfa karşı sınıf!” şiarını yükseltmeliyiz. Düzenin apolitizm oyununa kanmayalım, bu çürümüş sistemi yıkmak için mücadele edelim!   

U. Ulaş