Emperyalist-kapitalist sistem insanlığı bir bütün olarak felakete sürüklerken tek tek insanları ise dipsiz “buhran” kuyularına atıyor. Kapitalizm, kolektivizmin gücüne duyduğu korku ile insanları yalnızlaştırıyor ve bireysel çıkar ilişkileri ile kuşatıyor. Sorgulamayan, biat eden, güdülmeye müsait bir toplum yaratmak için bireysellik pohpohlanıyor. Bu koşullarda toplumsal bir varlık olan insanın yalnızlaştırılmasının sonuçlarından biri “buhran” oluyor. İşsizlik, yoksulluk, taciz, tecavüz gibi ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar yalnızlaşan insanı intihara sürüklüyor. Burjuva basın ise kapitalizmin kurbanı olan bu insanların “acıklı” hikayelerini sahte gözyaşları eşliğinde pazarlıyor. Hal böyleyken ‘10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü'nde, “yalnız değilsiniz”, “Hayat güzeldir” gibi cümleler sıklıkla duyuluyor.
Her 40 saniyede bir kişi intihar ediyor
Tüm dünyada giderek yaygınlaşan intihar vakalarının güncel verileri bulunmuyor. WHO'nun (Dünya Sağlık Örgütü) intiharlara dair son raporu 6 yıl önce yayınlandı. Rapor, o dönem için dahi korkunç tabloyu gözler önüne seriyor. Rapora göre dünyada her yıl 800 bin kişi intihar ediyor. İntihar girişiminde bulunanların sayısı ise bu sayının 20 katı, yani 16 milyon. Her 40 saniyede bir kişinin intihar ettiği gerçeği sorunun “münferit” olmadığını gösteriyor.
WHO'nun verilerine göre dünya çapında yaşanan intiharların %79'u düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor.
Ekonomik-sosyal-kültürel sorunların alt yapısını oluşturduğu intihar vakalarına ilişkin göze çarpan bir başka veri ise erkeklerin intihar oranının yaş ilerledikçe kadınların intihar oranına göre daha yüksek olmasıdır. Toplumun erkeklere biçtiği “aileyi geçindirme” görevinin bu farkta etkili olduğu gözleniyor.
Münferit değil sistematik
Türkiye'de ise Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) konuya ilişkin en son yayınladığı rapor 2018 yılına ait. Rapora göre Türkiye'de 2018 yılında 3.161 kişi yaşamına son verdi. Ancak gelinen yerde bu rakamın kendisini katladığını vurgulamak gerekiyor. Her gün işçilerin, emekçilerin, kadınların intihar haberleri basına yansıyor.
Ceplerinde üç kuruş paraları ile iş bulamadıkları için intihar eden atanamayan öğretmenler, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babalar, geçim sıkıntısından dolayı ailesi ile birlikte intihar eden yoksullar, iş yükü sebebiyle intihar eden sağlık emekçileri, aç olduğu için kendini devlet kurumlarının önünde yakanların trajik öyküleri hafızalarda yer ediyor.
Yakın zamanda ise geçtiğimiz gün babasının nefret söylemleri sebebiyle 15 yaşındaki bir genç kızın intiharı, mısır sattığı tezgahına el konulduğu için bir emekçinin yaşamına kendisini yakarak son vermesi örnek verilebilir. Tecavüzcüsü Musa Orhan sokaklara salınırken, İpek Er de uğradığı tecavüzlerin ardından hayatına son vermişti.
İntiharı önlemek için
10 Eylül İntiharı Önleme Günü'nde yaşamın değeri ve hayatın güzelliği üzerine bolca söz söyleniyor. Oysa intiharı önlemek için insanlığın bu sözlere ihtiyacı yok. İnsanlık yaşamın değerli ve hayatın güzel kılınacağı günleri mücadele ederek kazanacaktır. İntiharların nedeni diğer tüm toplumsal sorunlar gibi kapitalizmin kendisidir. Dolayısıyla kapitalizm ortadan kaldırılıp sosyalizm inşa edildiğinde, insanca çalışma ve yaşam koşullarına kavuşacak olan insanların intihar etmeleri için çok az sebep kalacaktır.