Bundan 85 yıl önce sermaye devleti Dersim’de egemenliğini pekiştirmek için harekete geçti. Yıllar süren hazırlığın ardından düğmeye bastı. Katliamın adresi Dersim’di… Katliamda savaş uçakları kullanıldı ve Dersim’in üzerine bombalar yağdırıldı. Mağaralara sığınan Kürt halkı, vahşice katledilirken, mücadelenin önderi Seyit Rıza ve yoldaşları da alçakça yöntemlerle yakalanıp idam edilmişlerdi. Oluk oluk insan kanının akıtıldığı katliamın sonunda çoğu kadın ve çocuk on bini aşkın Dersimli yaşamını yitirdi.
Mustafa Kemal’in katliamdaki rolü gayet belirgindi. İddia edildiği gibi, devletin başı konumunda olan Mustafa Kemal katliamdan habersiz ya da hasta olduğu için ilgisiz değildi. Katliam, bugün çeşitli belgelerle ispatlandığı gibi, yıllar öncesinden planlanmıştı ve Mustafa Kemal de çeşitli konuşmalarıyla katliamı sahiplendiğini tüm çıplaklığı ile ortaya koymuştu.
Mustafa Kemal’in katliamı sahiplendiğinin açık kanıtı yaptığı açıklamalardı. Bu açıklamaların birinde Mustafa Kemal Dersim katliamından duyduğu sevinci şu sözlerle dile getirmişti: “Ulusumuzun layık olduğu yüksek uygarlık ve refah düzeyine ulaşmasının engellenmesinin düşünülmesine yer bırakılmadığı ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle mutluyum. Tunceli’nde yapılan uygulamaların sonuçları bu gerçeğin belirtileridir.”
Dersim isyanını haydutluk olarak tanımlayan Mustafa Kemal katliama açıkça sahip çıkmıştı: “Uzun yıllardan beri süregelen ve zaman zaman gergin bir şekil alan Tunceli’ndeki toplu haydutluk olayları belli bir program içindeki çalışmaları kısa bir sürede ortadan kaldırmış, bölgedeki bu gibi olaylar bir daha tekrarlanmamak üzere tarihe aktarılmıştır.”
Dersim katliamının hedeflerinden biri Dersim’i Türkleştirmek, yani asimile etmekti. Dersim katliamı Kürt halkına yönelik inkar ve imha siyasetinin bir yansımasıydı. Tam da bu siyasetin sonucu olarak Dersim katliamı sonrasında on binlerce Dersimli baskıyla sürgüne gönderilmiş, Türkleştirilmeye çalışılmıştı.
AKP iktidarının Dersim katliamını istismar siyaseti sürüyor
Sermaye basını Dersim katliamına ilişkin belge ve bilgileri, süren tartışmaları yansıtttı. Tartışmalarla birlikte soykırıma ilişkin bazı belgelerde ortalığa saçıldı. Tüm bu belgeler büyük bir yenilik ve Dersim katliamı ile yüzleşmek gibi sunulmaya çalışıldı. Ama bu belgeler Dersim halkının acılarını azaltmadı. Zira ortaya çıkan bu belgeler katliamı yaşamış Dersim halkının bildiği gerçeklerlerden ibaretti. Dersim katliamının hesabının sorulması için değil, dinci-gerici partinin siyasal rant elde etmesi çerçevesinde gündeme getirilmişti. Dinci parti yaptığı açıklamalarla Dersim katliamını siyasal ranta çevirmeye odaklandı.
Dersim katliamı AKP iktidarı ve CHP tarafından birbirlerine karşı siyasi argüman olarak kullanıldı ve istismar edildi. AKP iktidarı istismar siyasetini göstermelik olarak ‘özür’ dileme manevrasıyla bir üst noktaya taşıdı. Bu özrün istismar siyasetinin yansıması olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Zira özürler dileyen AKP iktidarı baraj projeleri ile Dersim’i sular altında bırakmaya, yani Dersim’i haritadan silmeye soyundu. Baraj projelerinin '38 Dersim katliamının devamı, daha doğrusu ikinci Dersim katliamı olduğunu bile bile sürdürüyor.
Dinci partinin tutumu arsızlıktan başka bir şey değildir. Çünkü Dersim üzerine ahkam kesen Erdoğan’ın partisinin yönetiminde Kürt halkına yönelik estirilen terörün Dersim katliamından aşağı kalır yanı yoktur. AKP hükümeti yıllardır Kürt halkına yönelik kirli savaş politikalarını kesintisiz olarak sürdürüyor. Ayrıca AKP’nin üzerinde yükseldiği dinsel gerici akım, sermaye devletinin tarihi boyunca gerçekleştirdiği birçok katliamda kullanılmıştır. 1978 Maraş ve Malatya, 1980 Çorum, 1993 Sivas gibi birçok katliamda dinsel gericilik aktif bir rol üstlenmiştir.
CHP’nin Dersim katliamını inkar ve savunma siyaseti
Yavuz Sultan Selim’den bu yana yüz yıllardır Sünni gericiliğin her türlü baskılarına maruz kalan Aleviler, din esasına dayanmadıklarını düşündükleri CHP’ye ve CHP’nin önder kadroları olan Kemalistlere kurtarıcı gözüyle sarılmışlardır. Oysa CHP her dönemde Türkleştirme, Sünnileştirme politikalarına ve tekçi devlet anlayışının dümenine su taşımıştır. CHP’nin hükümet olduğu veya hükümet ortağı olduğu dönemlerde Dersim, Maraş, Sivas vb. katliamlarda oluk oluk Alevilerin ve Kürtlerin kanı akıtılmıştır. Dersim katliamı ile ilgili olarak CHP’de süren tartışmalar CHP’nin katliamcı yüzünü ortaya çıkarmıştır.
Dersim katliamının hesabını sormak için…
Sömürgeci sermaye devleti Dersim katliamı dahil tüm katliamlarına sahip çıkmıştır. Katliamların uygulayıcısı olan faşistleri ve gericileri aklamış, korumuş, beslemiş ve kahraman olarak tanımlamıştır. Dersim katliamına ilişkin olarak bir tek kişinin yargılanmamış olması bu durumun en açık kanıtıdır. Katilleri aklayan Türk devleti Alevileri, Kürtleri, ilerici ve devrimci olan siyasi yapıları, komünistleri saldırıların hedefine çakmıştır. Buna rağmen ilericiler, devrimciler ve komünistler katliamları lanetlemeye, katillerden hesap sorma iradesini ortaya koymaya devam ediyorlar.
Dersim katliamının 85. yılında katiller ve onların arkasındaki faşist sermaye devletinden hesap sormak güncel ve yakıcı bir görevdir. Dersim’de, Koçgiri’de, Çorum’da Maraş’ta, Sivas’ta katliamın hedefi olan, kana bulanan Kürt ve Alevi emekçiler dostu düşmandan ayırmalıdırlar. Sermaye düzeninden, katliamcı politikaların sadık uygulayıcısı AKP iktidarından ve düzen solunun temsilcisi olan CHP’den katliamların hesabını sormak için birleşmelidirler. Özelde Dersim ve genelde tüm katliamların bir daha yaşanmaması için devrimci sınıf mücadelesinde yerini almalı, tüm sorunların kalıcı çözümü ve katliamların kökünün kurutulması için devrim ve sosyalizm mücadelesine omuz vermelidirler.