Depremin 19. günü...

“Emekçiler mahallelerini terk etmek istemiyor”

Deprem bölgesine giden DEV TEKSTİL ve TOMİS temsilcileri, depremin 19’uncu gününde Antakya’daki çalışmalarını sürdürüyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Şubat 2023
  • 16:55

Deprem bölgesine giden DEV TEKSTİL ve TOMİS temsilcileri, depremin 19’uncu gününde Antakya’daki çalışmalarını sürdürüyor.

Samandağ’a giden temsilciler, depremzedelerin mahallelerini terk etmek istemediklerini belirterek dayanışma çağrısı yaptılar. DEV TEKSTİL temsilcisi bölgedeki tabloya dair şunları ifade etti:

“Merhaba dostlar, bugün depremin 19. gününde Hatay’ın Samandağ ilçesindeyiz. Hatay’ın bütün ilçelerinde büyük yıkım var ancak gözlemlerimize göre en büyük yıkım Antakya’da. Buradaki insanların en büyük sorunu barınma ve hijyen. Bununla birlikte insanlar toplu çadır kentlerde yaşamak istemiyorlar, kendi evlerinin bulunduğu bahçelerde kalmak istiyorlar. Tüm işçi ve emekçileri dayanışmaya davet ediyoruz. AKP-MHP iktidarı insanları kendi haline bırakmış durumda, enkaz altındakileri çıkarmak için gelmeyen yüzlerce kepçe ve dozerler mahalleleri yıkmak için buradalar. İnsanlar mahallelerini terk etmek istemiyorlar, bu konuda depremzedelerle dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.”

“Bürokrasiyi bekleseydik durum daha da kötüleşirdi” 

Bölgedeki sınıf devrimcileri Eğitim Sen ve UİDDER dayanışma merkezlerini ziyaret ettiler. Dayanışma merkezlerinde sürece dair değerlendirmeler yapıldı. Eğitim emekçileri afeti yaşamaları ve enkazdan yakınlarını çıkarmalarına rağmen özveriyle çalışıyor, dayanışmayı örüyor. Bölgeye gelen gönüllülerle oluşturulan dayanışma ile yaraları kapatmaya çalışıyorlar. İlk depremde hasar alan evlerin ikinci depremde tamamen zarar görmesi ve yıkılmasıyla yıkımın boyutu da artmış durumda. 

Gönüllüler ilk günden beri burada olduklarını belirterek, ilk gün geldiklerinde arama-kurtarma çalışmaları için izin başvurusu yaptıklarını, aradan günler geçmesine rağmen hala cevap beklediklerini anlattılar. Birçok yerden destek geldiğini ama çok azının ellerine ulaştığını ifade ettiler. “Bürokrasiyi bekleseydik durum daha da kötüleşirdi” diyen gönüllüler, dönüşümlü olarak buralarda olacaklarını, kötü koşulları ellerinden geldiğince düzeltmeye çalışacaklarını belirttiler. Bölgede elektrik, temizlik, barınma, gıda gibi sorunlar hala devam ediyor. 

“Samandağ çok fazla göç verdi”

Nerdeyse tamamı enkaza dönmüş olan bölgede yaşam savaşı veren emekçilerle sohbet edildi. Bölge emekçileri ilk günden bu yana hükümetten, belediyeden kimsenin yanlarına gelmediğini, yalnız bırakıldıklarını aktardılar. 

Sınıf devrimcilerinin konuştuğu bir emekçi şunları ifade etti:

"Evimiz ikinci büyük depremde ağır hasar aldı. Normalde tüm akrabalar sağlam kalan bu evde yaşıyorduk. 6,4’lük depremi de yaşayınca çadır kente geçtik.

Kızılay çadır kent kurdu. Naylonla çevrilmiş çadırlar. Su yok, tuvalet yok, temizlik yok. Tuvalete nereye gideceğiz diye sorduğumuzda okulu kullanın diyorlar. Okula gireceksem evime de girerim dedim. Eş dost aracılığıyla bir çadır kurduk. Şimdi burada yaşıyoruz. Her gün sallanıyoruz. Psikolojimiz dayanmıyor. 30 kişilik nüfusumuz son depremle 4 kişiye indi. Nereye gideceğiz, eş dost yanına nasıl sığınacağız, kaç gün kalabiliriz? Hiçbiri belli değil.

Samandağ çok fazla göç verdi. İnsanlar dönecek ama nasıl bir şehre dönecek belli değil."

Başka bir emekçi ise çadır probleminin hala çözülmediğini belirterek şunları söyledi: 

"Çok basit bir çadır problemi bile çözülmedi. Kim yandaşsa kimin tanıdığı varsa onlar aldı çadırları. Tırları engellediler, kendi tanıdıklarını evlerine doldurdular. Bizi komşunun serasında üst üste kalmaya zorluyorlar."

“Evimiz mi var da sıcak tutalım?”

Emekçi bir kadın ise kızının sağlık sorunları yaşadığını belirterek duruma dair şunları aktardı:

“Kızım Deprem öncesi hastaydı. 10 gün yattı. İşyerini aradı, dedi ki yarın gelemeyeceğim. Sabahına deprem oldu. Şimdi arabada kalıyoruz. Kızım iyileşmedi. Dayanışma çadırındaki doktorlar hastaneye git dedi. Götürdük, sıcak tutun diyor. Evimiz mi var da sıcak tutalım. Arabada kalıyoruz. Gündüz sıcak oluyor, ama geç soğuk arabayı çalıştırıyoruz da ısınıyoruz.”

“Göçü engellemek için seferber olmalıyız!”

Hristiyan bir emekçi ise “can güvenliğimiz yok” diyerek göçü engellemek için seferber olmalıyız dedi:

“Bölgede can güvenliğimiz yok. Bin kadar bir nüfusumuz vardı. Kilise dayanışma merkezini kapatınca herkes tedirgin oldu. Aleviler bölgeyi hızla terk ediyor, biz Hristiyanlar yalnız kalıyoruz. Bunu görenler de tedirgin oluyor. Bu göçü engellemek için seferber olmalıyız.”

Kızıl Bayrak / Antakya