Prof. Dr. Korkut Boratav ile Prof. Dr. Bilsay Kuruç, hükümetin ekonomi politika ve uygulamalarını değerlendirdi. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre; Ekonomi yönetiminin arka kapıdan sermaye hareketlerini kontrole çalıştığına dikkat çeken Prof. Dr. Korkut Boratav, yabancıların TL döviz işlemlerinin kısıtlanmaya çalışıldığını, bankalara aktif rasyosu aracılığıyla kredi zorlaması yapıldığını belirtti.
Bunlar “yarım yamalak” yapıldığı için sonuç alınamayacağını, tam yapılması için de dolarlaşmaya son verilmesi gerektiğini vurgulayan Boratav, hükümetin ise bunu göze alamayacağını, çünkü dış borcun döndürülmesi gerektiğini kaydetti.
Bu nedenle bankalara fonlama maliyetini yükselterek politika faizinin geciktirildiğini dile getiren Boratav, fonlama ve kredi maliyetlerini yükseltme işlemlerinin de büyük olasılıkla kamu bankalarına direktif verilerek gerçekleştirildiğini bildirdi. Boratav, aylık faizlerin yükselmeye başladığına atıf yaptı.
Çözüm için klasik reçeteyi DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın açıkladığına işaret eden Boratav, şöyle devam etti: “Babacan’ın açıklaması çok basit: Faizleri enflasyonun üzerine çekeceksin. Bu, en azından politika faizinde yüzde 12 ve daha üstü anlamına geliyor. Bu kredi faizlerine yansıyacak ve aşırı bollaşma frenlenecek. Döviz krizi ise dalgalanmaya bırakılacak. Piyasa koşulları ekonomiyi bir krize sürüklemeye gitmeden önce bir denge oluşturulacak. Ancak Babacan’ın görmediği ya da söylemek istemediği şu: O nokta anormal bir işsizlik ve daralan ekonomi anlamına gelir. 2015’ten beri sürekli bir seçim ortamında ekonomiyi zorlayan iktidar, bunun bedelini ödeyecek, ödüyor. Kurdaki artış ufak tefek önlemlerle bir yerde dursa bile, artık 6.85’te tutma çabası iflas etti. Son motorin zammı bu zincirleme fiyat artışlarının ilk işareti.”
Prof. Dr. Bilsay Kuruç ise ekonominin bugünkü duruma gelmesinin merkezinde şirketlerin bulunduğuna işaret etti. “Bugün şirketlerin aşağı yukarı 250 milyar dolar döviz borcu var. 20 yıl önce 25 milyar dolardı. Demek ki 250 milyar dolara çıkmadan iş yapamıyorlar! Dolarizasyonla çalışan bir ekonomi. Son 20 yılda küreselleşme içinde yavru kapitalizm olma hevesi... Ama bu modelle sorun çözülmez. Bugünkü durumun merkezinde bu var” diyen Kuruç, bu durumun sürekli kriz yaratacağını, iktidarın ise “kriz yok” diyeceğini ancak daima kriz olacağını vurguladı. Bunların, sermayenin krizleri olduğunu dile getiren Kuruç, “Bugünün krizi, para otoritesi yani Merkez Bankası’nın bu sorunla başa çıkamaz hale gelmesi. Çünkü döviz rezervi bitti. Borç alıyor. Döviz borcu almak zorunda, rezerv diye bunu göstermek zorunda. Böyle bir noktaya geldi” dedi.
“Çıkmaz çembere girdiler”
Türkiye’de siyaset yapısının dolarizasyonla işlediğini hatırlatan Bilsay Kuruç, bunun, yeni sermaye katmanları ve yandaşlar yarattığını söyledi. Ancak iktidarın artık bununla başa çıkamadığını, sürekli kredi pompalamak zorunda olduğunu dile getiren Kuruç, şöyle devam etti: “Kredi için Merkez Bankası’nın rezervleri kullanıldı ama bitti. O zaman özel bankalara yükleniyor. ‘Merkez Bankası’na döviz verin’ diyor. Merkez’e verilen döviz kamu bankalarına aktarılıyor. Onlar bu dövizden yeni krediler yaratıyor. Krediyi alanlar ise dolara dönüyor ve yeniden Merkez’e gidiyor. Çıkmaz çember şeklinde kapalı devreye girdi. Bu gittikçe artan borçlulukla işliyor. Bu ekonomik modelde, bu siyasetle çözüm gelmez.” Kuruç, bundan sonrası için de şu değerlendirmeyi yaptı: “Büyük olasılıkla daha çok işsizlik ve enflasyon göreceğiz. Çözüm için ise aklıma tek alternatif geliyor: Şirketler, sermaye sınıfı varlıklarını dövizle satsın. Böylece döviz sorunu halledilsin. Bir çatala geldik. Eğer satmazlarsa, onlar döviz yaratma noktasına gitmezse, bankalar daha fazla döviz yaratamazlar. Çünkü onlar dışarıdan borçlanarak Merkez Bankası’na döviz aktarıyorlar. Bugün öyle dönüyor. Ekonomide kaynak, dövizli tasarruf sahiplerinde. Bu da vatandaşlar değil, şirketler. Sahip oldukları döviz varlıklarını zaten vaktiyle özelleştirmeyle aldılar. Kamu varlıkları satıldı, döviz yaratıldı. Şimdi özel varlıkları satılsın döviz yaratılsın.”