İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri sosyal medyadan gerçekleştirdikleri 799. hafta eyleminde Hasan Gülünay’ın akıbetini sordu ve faillerinin cezalandırılmasını istedi.
Saat 12.00’de paylaşılan videoda komisyon üyesi Sebla Arcan’ın sunumuyla ilk sözü Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay aldı. Ardından Gülünay ailesinin avukatı ve İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri dosya hakkında bilgi verdi.
Basın metnini Cumartesi İnsanlarından Ümit Tekay Dişli okudu. Cezasızlık politikasıyla faillerin korunduğunu belirten Dişli adaletin yerine gelmesi için cezasızlık politikasının son bulması gerektiğini vurguladı.
Dişli Hasan Gülünay’ın gözaltına alınışını ve kaybedilişini şu ifadelerle anlattı:
“23 Mayıs 1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı. Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.”
Gözaltına alındığına dair somut ifadeler var ama gözaltı kabul edilmiyor
Hasan Gülünay’ın gözaltına alındığını somutlayan ifadeler olmasına rağmen polisin gözaltıyı inkar ettiğine değinen Dişli şunları aktardı:
“Hasan’ın iş yeri telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını söyleyerek Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğu bilgisini verdi. Ancak Savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığı, arandığı söylendi. Bunun üzerine aile memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyeti’nde üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ aileye ‘Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.
“Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, yüzünü görmediği bir kişinin işkencede ‘Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!’ diye bağırdığını açıkladı. Bu iki açılamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler.”
Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere tüm resmi yerlere başvuran aileye devletin cevabı gözaltını kabul etmeyip aileyi suçlamak oldu.
Yargı kaybetme sürecini tamamladı
Yargının Gülünay’ı kaybeden polislerin verdiği bilgilerle yetindiğini belirten Dişli devamında şunları ifade etti:
“Olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Dosya 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
“Anayasa Mahkemesi de davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı. Dava AİHM’e taşındı.”
AİHM’den de bir sonuç alınamadığını belirten Dişli Gülünay’ın akıbetinin ortaya çıkarılıp faillerinin cezalandırılmasını istedi.