Çocuğa yönelik cinsel istismar, kadın ve çocuk düşmanı politikaların etkisiyle her geçen yıl artıyor. Faillerin cezasız kalması, dinsel gericiliğin körüklenmesi çocukları savunmasız bırakırken, faillere cesaret veriyor. Dilara Şimşek’in BirGün’de yer alan haberine göre Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Dr. Ebru Yaşat Aksay’ın hazırladığı uzmanlık tezi ise durumun vahametini ortaya koyuyor. Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalında 2010-2020 yılları arasında 11 yıllık süreçte cinsel istismar iddiası ile gönderilen ve hakkında rapor düzenlenen toplam çocuk sayısı 1360.
Danışmanlığını Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün yaptığı Dr. Ebru Yaşat Aksay’ın uzmanlık tezi sadece Mersin’deki çocuk cinsel istismar verilerini ortaya koymakla kalmıyor Türkiye verilerini de tartışarak ortaya koyuyor.
Ortalama yaşları 13
Uzmanlık tezinde yer alan veriler şöyle:
- Cinsel istismara uğrayan 1360 çocuktan 1102’si kız, 258’i erkek çocuğu.
-0-18 yaş aralığındaki çocukların 889’u 15 yaş ve altında; ortalama yaşları 13.
-Cinsel istismar en sık (yüzde 63,5) ev ortamında gerçekleşti.
-Temmuz ayı ilk sırada olmak üzere ilkbahar ve yaz mevsimlerindeki aylarda cinsel istismar daha yaygın. Bunun sebebi ise okulların kapanması, sosyalleşme ve turizmin artması, tarım işçileri gibi mevsimlik işler için yaşanan sezonluk göçler.
253 ensest vakası
-Olguların yüzde 40,5’i, olaydan 1 aydan daha geç sürede şikâyetçi olarak tarafımızca muayene edildi.
-Olgulardaki ensest oranı yüzde 18,6. 253 ensest vakasından 156’sı çocuğun 2’nci ve 3’üncü dereceden kan bağı bulunan akrabaları, 64’ü öz baba, 31’i üvey baba.
-Bin 149 çocuk tanıdığı birisi tarafından istismar edildi.
-Cinsel istismar 36 çocukta gebelikle sonuçlandı.
Sosyal medyadan tanışıldı
-Cinsel istismar sonrası çocukların yüzde 52’sinde travma sonrası stres bozukluğu görüldü.
- Yaklaşık her 10 çocuktan biri sosyal medya üzerinden saldırganla tanışarak cinsel istismara maruz bırakıldı.
-24 kız çocuğu fuhuşa sürüklendi.
- Çocukluk çağı evliliği ise 34 kız çocuğunda görüldü.
“Daha şüpheli vakalar da var”
Dr. Ebru Yaşat Aksay, verilerle ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“Bu sadece buzdağının görünen kısmı. Tezde yer alan rakamlar sadece Mersin Üniversitesi Hastanesine gelen ve sadece adli birime yansımış vakalar. 1360 çocuğun cinsel istismara maruz bırakıldığını söylüyoruz ama daha eklemediğimiz şüpheli vakalar da var. Çocukların savcılık ya da polis merkezlerindeki ifade tutanaklarını değerlendirdik. Çocuk çoğunlukla istismarı fark etmiyor, korkuyor, akran zorbalığı yaşamamak için şikâyette bulunmuyor. 2010-2015 yılları arasında artma eğiliminde olan olguların dağılımı, 2016’da ilimizde açılan Çocuk İzlem Merkezi’in etkisiyle 2016-2020 yılları arasında kısmen azaldığını gösteriyor.”
“Olguların hukuka yansımasında sıkıntılar var”
Prof. Dr. Halis Dokgöz ise ülkede çocuk cinsel istismarının ortaya konmasına yönelik yeterli çalışma olmadığını kaydetti:
“Hem olguların hukuka yansımasında sıkıntılar hem de bölgesel değerlendirme ve istatistiksel yöntem farklılıkları olguların nesnel olarak ortaya konmasını engellemekte. Çocuk cinsel istismarı saptanması en zor ve çoğunlukla gizli kalan bir durum. Çocuğun cinsel istismarında bazen fiziksel ve genital muayenede, laboratuvar incelemesinde hiçbir bulgu saptayamazsak bizim için çocuğun psikolog görüşmesi, çocuk psikiyatrisi tarafından değerlendirilmesi ve sosyal çalışmacılar tarafından yapılan sosyal inceleme değerlendirmesi çok önemli hale gelir. Bu şekilde değerlendirdiğimiz ve cinsel istismarı ortaya koyduğumuz yüzlerce vaka var. Ve bunların hepsi tıbbi açıdan delildir. Bu konuda mahkemelerimizde bazen psikiyatrik değerlendirmelerin yeterince göz önüne alınmadığını maalesef görebiliyoruz. Adli Tıp Uzmanları, psikiyatristler, sosyal çalışmacılar, güvenlik görevlileri ve hakim ve savcılarımızın multidisipliner ortak eğitimlerden geçmesi gerekmekte.”
***
Yalancılıkla suçlanacak korkusu
MEÜ Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fevziye Toros, birçok çocuğun istismarı açıklayamamasının nedenini şu sözlerle anlattı:
"İstismarcı çocukları tehdit etmiş olabilir, söylendiğinde, istismarcı genelde tanıdık kişiler olduğundan, ailede kaos çıkacağından korkabilirler, çocuk kendilerine inanılmayacağını düşünebilir. Eğer aileler çocuk ile güvenli bir ilişki kuramamış ise söylendiğinde tepki alacak ve yalancılıkla suçlanacağını düşünür ise kolay kolay aile ile paylaşamazlar. Özellikle son yıllarda arkadaşları veya öğretmenleri ile paylaşımların daha yaygın olduğunu duymaktayız.”
Çocuklarda cinsel istismar sonrası farklı ruhsal bulguların ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr. Toros, şöyle konuştu:
“Yalnızlık, güvensizlik, değersizlik duygusu, vücuda dokunmada tedirginlikler (örneğin kıyafet değişiminde huzursuzluk yaşama), öfke nöbetleri, korkular, mutsuzluk sık yaşanan duygu ve davranışsal bulgular. Ruhsal bulgular ise içe kapanma, anneye bağımlılıkta artış, ayrılık kaygısı, okul korkusu, sosyal fobi, takıntılar, uyku ve yeme bozuklukları, evden-okuldan kaçma, yalan söyleme sayabiliriz.”