Bugün gündemde olan çıplak arama işkencesi, çağımızın modern hapishanelerinin kitabına uydurulmuş yöntemlerinden biridir. Çeşitli hukuksal boşlukların korunması ile uygulamaya yasal zemin hazırlanmıştır.
Bugün özellikle siyasi tutsaklara yönelik olan çıplak arama işkencesi, tutsakları psikolojik olarak yıkmayı hedefleyen, insan onuru ile bağdaşmayan bir uygulamadır. ‘80 askeri faşist darbesiyle birlikte uygulanmaya başlanan bir işkence yöntemidir. Sadece tutsaklara değil ziyaretçilerine yönelik olarak da gerçekleşen bu işkence, yıldırma politikasının en dolaysız biçimidir. O günden bu yana çeşitli yoğunluklarda kullanılmaktadır.
Gerici faşist rejimin tahkimatıyla son yıllarda bu onur kırıcı uygulamaya giderek daha fazla başvurulmaktadır. İnsan Hakları Derneği ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın ortak hazırladıkları Aralık 2020 tarihli raporda, 2010-2019 yılları arasındaki kayıtlara geçmiş çıplak arama vakalarının verileri paylaşılmıştır. Özellikle 2016 yılından itibaren artış göze çarpmaktadır.
Veriler ve başvurular ortada iken AKP’li Özlem Zengin’in “yok” dediği çıplak arama, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 28. ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 46. maddeleriyle sabittir. Burjuva hukukunun pek çok maddesi gibi kendi içinde çelişmekte, anayasanın kişinin vücut dokunulmazlığını kabul ettiği maddelerini ihlal etmektedir. Yönetmelikle yeralan çıplak aramanın uygulanma biçimi de kâğıt üzerindeki maddelerle uyuşmamaktadır.
Yönetmelikte, çıplak arama yapılabilmesi için sıralanan şartların başında “kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı” gelmektedir. Ancak bu “makul şüphe“nin ne olduğu belli değildir. Diğer bir şart ise “kurum en üst amirinin gerekli görmesi halidir.” Ancak bunun da pratikte bir hükmü yoktur. Çıplak arama tutuklunun hapishaneye girişi ile rutin bir işlem olarak gardiyanlarca yapılmaktadır. “Beden çukurlarındaki arama, cezaevi tabibi tarafından yerine getirilir”, “Arama sırasında önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarttırılır, bedenin alt kısmındaki giysiler üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarttırılır. Çıplak arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir” türünden, zaten insan onuruyla bağdaşmayan maddelerinin de hiçbir hükmü yoktur.
Çıplak arama hapishane girişlerinde kameranın olmadığı bölmelerde yapılmakta, dolayısıyla işkence kanıtlanamamaktadır. Çıplak aramaya direnen tutsaklar fiziki şiddete uğramakta ve koğuşlara/hücrelere geçmeden önce yaralarının kapanması için hücre cezasına çarptırılmaktadır. İşkence mağdurlarının başvuruları “takipsizlik” ile sonuçlanmaktadır.
Ülkemizde siyasi tutsakların insanlık dışı uygulamalara karşı başlattıkları direnişler ile hapishanelerde birçok “hak” kazanılmış, oluşan devrimci gelenek kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Bugün yoğunlaşan çıplak arama gibi işkencelerle bu geleneği ortadan kaldırmayı hedeflemekte, dört duvar arasında dik duran başları eğmeye çalışmaktırlar.
AKP’nin sarıldığı FETÖ simidi
Çıplak arama işkencesinin gündeme gelmesi ile birlikte AKP bir kez daha FETÖ simidine sarılmıştır. İçişleri bakanı Soylu, “Türk Polis Teşkilatına bu iftirayı atan ispatlamazsa namussuzdur, şerefsizdir, haysiyetsizdir, alçaktır. Bunu Meclis kürsüsüne taşımak da kelimenin tam anlamıyla acizliktir” diyerek, her zaman yaptığı gibi öfke gösterisi eşliğinde hakaretlere sığınmıştır. “Kimin peşine takılıyorsunuz? Bir terör örgütünün siyasi kanadında, FETÖ’cü terörist olduğu herkes tarafından bilinen, sözde bir milletvekilinin sözlerinin peşine takılıyorsunuz? Gergerlioğlu denilen fersude, FETÖ’cü bir teröristtir. Üzerinde sadece milletvekilliği zırhı var. Müptezel. FETÖ’nün kurgusuyla sözlerini ifade etmektedir” sözleri, “terörist” edebiyatından medet umduklarını göstermektedir.
Soylu’nun bıraktığı yerden devam eden Zengin’in açıklamaları ise, insani-etik değerlerden yoksunluğun ötesinde tam bir zavallılık örneğidir. “Zaten bu konuya İçişleri Bakanımız genel kurulda cevap verdi. Bunu çok net söyleyeceğim, bu bir FETÖ yöntemidir” diyerek aynı simide tutunmuştur. Kadınların çıplak aramaya karşı çıkmak için bir sene beklemelerinin “ahlaksızlık” ve “onursuzluk” olduğunu söyleyecek denli kendini kaybetmiştir.
Çıplak arama işkencesine karşı mücadeleyi yükseltelim!
AKP’nin söylemleri göstermektedir ki, çıplak arama devrimcilere ve muhalif güçlere karşı uygulanacak işkence yöntemlerinden biri olarak önümüzdeki dönem daha da yoğunlaşacaktır. İktidarı kaybetme korkusu büyüyen gerici-faşist rejim baskı ve zoru artıracak ve bunu öncelikle öncü kesimlere karşı uygulayacaktır. Bu da hapishanelerdeki hak ihlallerinin artacağını, açık ve örtülü işkence yöntemlerinin azgınlaşacağını göstermektedir.
Çıplak arama işkencesi ne meclisteki soru önergeleri ne de burjuvazinin insafı ile ortadan kalkacaktır. Çıplak aramayı ortadan kaldıracak olan, içerde ve dışarda yükseltilecek mücadeledir.
Z. Kaya