Balıkesir'de CVK Maden İşletmeleri A.Ş.'nin, IV. Grup Altın Bakır Maden Ocağı Kapasite Artışı ve Hazır Beton Tesisi projesi için 16 Nisan tarihinde “ÇED Olumlu” kararı verildi.
TMMOB Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi ise bu kararın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na Mayıs ayında dava açtı. Oda tarafından verilen dava dilekçesinin kabul edildiği öğrenilirken, önümüzdeki süreçte bilirkişi incelemesi yapılması bekleniyor.
Kümülatif etki değerlendirmesi yapılmadı
Cihan Başakçıoğlu’nun Gazete Duvar’da yer alan haberine göre Mimarlar Odası tarafından hazırlanan dava dilekçesinde “ÇED olumlu” kararı verilen söz konusu projenin bölgede yaratacağı tahribata kapsamlı olarak yer verildi. Dava konusu projenin ÇED sürecinin yürütülmesindeki hukuka aykırılık ve eksikliklere dikkat çekilen dilekçede, projenin etki alanının doğru belirlenmediği, ÇED raporunda kümülatif etki değerlendirmesi yapılmadığının da altı çizildi.
“2015 yılından bu yana 100'ü aşkın projeye konu oldu”
Maden ve Petrol Arama Genel Müdürlüğü’nden elde edilen IV. Grup maden ruhsatlarına dair haritalarda proje alanı çevresinin çok sayıda maden ruhsatına komşu olduğu görülürken, yine haritaya göre projenin bulunduğu İvrindi ve Altıeylül ilçelerinin neredeyse tamamının IV. Grup maden ruhsatları ile kaplı olduğu belirtildi. Dilekçede ise bu konuya ilişkin şu ifadelere yer verildi:
“Davaya konu projenin bulunduğu İvrindi ve Altıeylül ilçelerinde 2015 yılından bu yana 100’ü aşkın maden projesinin e-ÇED sisteminde yayınlandığı göz önünde bulunursa proje çevresindeki doğanın, yaşam alanlarının ve yörenin geçim kaynağı olan tarım faaliyetinin yok olacağı ortadadır. Üstelik Türkiye’nin en büyük altın madeni projelerinden biri olan İvrindi Altın ve Gümüş Madeni de bu alandadır ve halihazırda faaliyettedir. Yukarıda açıklananlar göz önünde bulundurulduğunda işbu davaya konu ÇED Raporunun, projeyi, kurulacağı coğrafyadan bağımsız olarak ele almış olduğu, raporda projenin bulunduğu havza, ruhsat alanı ve civarda bulunan diğer projelerle etkileşimleri dahil edilmeden bir inceleme yapıldığı dolayısı ile raporda çevresel etkilerin doğru bir şekilde yansıtılmadığı açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır."
Yerleşim yerleri yakınında patlatma yapılacak
Projeden etkilenecek halkın görüşlerini almaya yönelik olarak kapsamlı bir “Halkın Katılımı Toplantısı” yapılmadığı ifade edilen dilekçede, bu duruma rağmen “ÇED olumlu” kararı verilmesinin ilgili yasalara aykırı olduğu vurgulandı. Ayrıca ilgili toplantıya katılanların tamamının da projenin yapılmaması yönünde görüş bildirdiğine dikkat çekildi.
Ayrıca ÇED raporuna göre Sarıalan Mahallesi'nde proje alanına en yakın yerleşim biriminin 0,23 kilometre olduğu, Sofular Mahallesi'ne ise 0,46 kilometre olduğu belirtilen dilekçede, yapılacak patlatmaların çevre halkının yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyeceği vurgulandı.
Dilekçede şunlar ifade edildi:
“Yerleşim alanlarına bu kadar kısa mesafede açık ocak madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi yöre halkının sağlığı, tarımsal üretimi ve hayvancılığı bakımından oldukça tehlikelidir. Patlatmalardan doğan kaya ve taş parçaları yerleşim yerlerine savrulacak, şiddetli titreşimlerden binalar hasar görecek, şiddetli gürültü yöre halkının psikolojisini olumsuz yönde etkileyecek. Ayrıca bahse konu köyler yoğun olarak hayvancılıkla geçinen köylerdir. Aynı şekilde hayvanların da psikolojisi olumsuz yönde etkileneceğinden verim düşüklüğü, sorunlu doğumlar meydana gelecektir.”
“Proje Balıkesir Edremit fayları üzerinde”
ÇED raporu incelendiğinde raporda yer alan “Jeoloji” başlıklı değerlendirmelerin, ruhsat alanına özel bir inceleme içermediği ve akademik çevrelerde genel jeoloji amaçlarına yönelik olarak hazırlanmış eski çalışmalardan kopyala-yapıştır yöntemiyle derlenmiş olması da dikkat çekti.
Projenin 1'inci derece deprem bölgesi olan Balıkesir ve Edremit fayları üzerinde olması başka bir tehlike yaratırken, dava dilekçesinde bu fayların doğrudan proje alanını etkilediği ve büyük deprem riski yaratıldığı vurgulandı. Dilekçede deprem riski ile ilgili şunlara değinildi:
“Projenin toplam yüzölçümü 856.4 hektardır, Bunun 472.99 hektarı yeraltı işletmesi, geriye kalanı patlatma ile yapılacak açık işletmedir. Bölgenin 1. derece deprem Bölgesinde olduğu, bu iki fayın patlamalar sonucu harekete geçebileceği, dolayısıyla 7 ve üzerinde deprem oluşturabileceği çok büyük olasılıktır. Raporda bunlara yer verilmemiş, jeolojik ve sismik bilgiler tanımlar ve genel ifadelerle geçiştirilmiştir. Bu şiddetteki bir depremin yukarıda yer alan yerleşim yerlerine etkisi yıkıcı olacaktır. Doğrultu atımlı fayların birbirlerini ve yakınlardan geçen ve üst kısımdan geçen Kuzey Anadolu Fay hattını etkilemesi çok büyük olasılıktır. Ne var ki, ÇED raporu bu önemli etkiyi göz ardı etmiştir”
159 yeraltı ve yerüstü su kaynağı bulunuyor
Öte yandan ÇED alanı içerisinde ve çevresinde toplam 159 su kaynağı bulunduğu da belirtilirken, dilekçede ÇED raporunun yerüstü ve yeraltı su varlıkları bakımından önemli eksiklikler içerdiği de ifade edildi. Son süreçte bölgeden alınan bilgilere göre ise çok sayıda çeşme madencilik faaliyetleri nedeniyle kurudu. Yine şirket tarafından açılan ve kimyasal çamurlar içeren çukurlar ise bölge halkının sağlığı için tehlike unsuru olmaya devam ediyor.
Çevrenin tahribi ve ülkenin geleceğinde önemli kayıpların oluşması söz konusu
Balıkesir Mimarlar Odası Başkanı Betül Dikici, proje uygulandığında çevrenin geri dönülemez bir biçimde tahribi ve ülkenin geleceğinde önlenmesi mümkün olmayan önemli kayıpların oluşmasının söz konusu olduğunu belirtti. “ÇED Olumlu” kararına esas ÇED Raporu'nun çok temel konularda hata ve eksiklikler içerdiğine dikkat çeken Dikici, şunları kaydetti:
“ÇED süreci dahi doğru yürütülmemiştir. Halkın Katılımı Toplantısı ve İDK toplantısı pandemi koşullarında hukuka aykırı şekilde yapılmıştır. Her şeyden önce tamamı madenlere ruhsatlı bir alanda kümülatif etki değerlendirmesi yapılmadan hazırlanmıştır ve çevresel etkileri yansıtmamaktadır. Dahası, bölgede yaşayan türler bakımından projenin BERN Sözleşmesini ihlal ettiği de ortadadır. Dolayısıyla somut olayımızda tereddüde mahal kalmayacak derecede hukuka aykırılık ve telafisi imkânsız zarar bir arada ve aynı anda oluşmuştur.”
“Gecikmeksizin yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gerekir”
Dikici, yürütmenin bir an önce durdurulmasını ve ÇED olumlu kararının iptalini istediklerini vurgulayarak şunları söyledi:
“Davalı idarenin savunması sonrasında, olası bir bilirkişi incelemesi beklenmeden, ekosistemin, çevre ve insan sağlığının ve ekonominin çok ciddi zarar görmesi ihtimali karşısında gecikmeksizin yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir.”