AKP-MHP iktidarının sermayeye dost, işçi-emekçiye düşman ekonomi politikaları nedeniyle enflasyonda yükseliş devam ediyor. Enflasyondaki yükselişle asgari ücrete yapılan sefalet zammı daha cebe girmeden erimeye başlarken, TÜİK’in çarpıtılmış verileri emeklileri ve memurları sefalet zammı beklediğine işaret ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve ENAG enflasyon verilerini açıkladı. TÜİK’in verilerine göre Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 64,27, aylık yüzde 1,18 oranında artış gösterdi. TÜFE'deki (2003=100) değişim 2022 yılı aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,18, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 64,27, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 64,27 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 72,31 oranında arttı.
TÜİK’in verilerine göre bir önceki aya göre fiyatı en çok artan seçilmiş maddeler konut sigortası, ilaçlar, sağlık sigortası, su ve et oldu.
ENAG: Yüzde 137,55
ENAG verilerine göre ise aralık ayında enflasyon yüzde 5,18 artarken, yıllık artış yüzde 137,55 oldu.
Buna göre, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) aralık ayında yüzde 5,18 arttı. Son 6 aylık enflasyon oranı ise yüzde 38,57 oldu. Yıllık enflasyondaki artış yüzde 137,55'e ulaştı.
Enflasyona dair yorum yapan ekonomistler TÜİK’in sahte verilerine dikkat çekti.
BirGün yazarı iktisatçı Hayri Kozanoğlu şunları söyledi:
Ekonomi yazarı Uğur Gürses şunları söyledi:
Emek çalışmaları yazarı Aziz Çelik şunları söyledi:
Memur ve emekli zammı büyük oranda belli oldu
TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerinin ardından maaşlara yapılacak zam oranı da büyük oranda netleşti.
Enflasyon verileri sonrası memur ve memur emeklilerinin maaşlarına ocakta toplam yüzde 16,2 zam yapılması bekleniliyot.
SSK ve Bağ-Kur emeklileri ise yüzde 15,2 zam alacak.
***
TÜİK'in çarpıtılmış verileri dahi ekonomik krizdeki derinleşmeyi gözler önüne seriyor. ENAG’ın açıklamış olduğu yüzde 137,55’lik enflasyon, fiyatlardaki artışın geçtiğimiz yıla göre 3 kata kadar çıktığını gösteriyor. Bu veriler, hayat pahalılığının artacağının ve yoksulluğun derinleşeceğinin verileridir. Dolayısıyla, bu gidişata ve yaklaşan “derin” yoksulluğa dur demek daha da yaşamsal bir hal almış bulunuyor. Saray’a ve sermayeye “dur deme” sorumluluğu en başta bu sefaleti doğrudan yaşayan işçi sınıfı ve emekçilere düşüyor.