Armutlu Akdeniz Koordinasyon Merkezi’nde gönüllü olarak çalışan bir kişi ile görüştük.
Koordinasyon merkezinin çalışmaları aktarılarak, meslek odalarına çağrı yapıldı ve ilk günden itibaren kurdukları koordinasyon merkezinin çalışmalarını şöyle aktardı:
“Afetin ilk gününde yaşadığımız şoku atlattıktan sonra halkla birlikte yaşamı yeniden nerede inşa edebiliriz diye düşündük. Defne Akdeniz Mahallesi’nde Armutlu Akdeniz Koordinasyonu’nu kurmaya karar verdik. İlk günde suyumuz, tuvaletimiz, yemekhanemiz hiçbir şeyimiz yoktu, burası boş bir parktı. Burada gönüllü olanlarla ve halkla birlikte önce barınma yeri edinmeye çalıştık. İlk gece arabalarda kaldık. Buradaki Defne Evi’ni ve arkadaki tenis kortunu yatakhane olarak kullandık. Öncelikle yaşlı ve çocukları yerleştirdik. Tuvalet için kuyu kazıldı. Tüp, ateş, yemek yapacak mekanizmamız yoktu. Büyük kazanlar temin ettik ve ateşte yemek yaptık. Mahalleden Eylem Ablamız yemekhane sorumluluğunu aldı ve önder bir figür olarak öne çıktı. Eylem Abla gibi mahalleden insanların katılımıyla buradaki devrimci özneler birlikte çalıştı. Yardımlar daha yola çıkmadan kendi imkanlarımızla burayı çevirmeye başladık. Olanaklarımız arttıkça, yardımlar geldikçe buradan çevre köylere ve diğer mahallelere de yardım gönderdik. Bir ekip de buna çalıştı.
İstanbul’dan arkadaşlarımız geldi. Görev dağılımları yaptık. Hijyen, sağlık, tedarik, malzemelerin organizasyonu ve mutfak ekiplerimizi oluşturduk. 4. günden sonra mutfağı profesyonel olan aşçı arkadaşlarımıza devrettik. Eylem hoca mahalleli ile iletişimde ve yardımların organizasyonuyla ilgilendi.
Çadırlar temin ettikçe, 10-15 kişilik aileleri büyük çadırlara yerleştirdik. Şehir dışına çıkmak isteyen çocuklu ve bebekli aileleri buradan gelen araçlarla şehir dışına çıkardık.
İstanbul’dan gelen Dev Yapı-İş’ten arkadaşlarımızla birlikte ilk 96 saatte, enkaz kurtarma çalışmalarına amatör ekip olarak katıldık. 4 farklı grup çıkarıyorduk buradan, yanımızda Dev Yapı-İş’ten arkadaşların ekip başları ile birlikte ses alabildiğimiz yerlerde çalışmalara katıldık.
İlk 96 saatten sonra profesyonel ekiplere bırakmak zorunda kaldık. Biz öğrenciler, memurlar, işçiler olarak arama-kurtarma eğitimimiz çok kısıtlıydı.”
“Şehrin kültürel dokusunu kaybetmek istemiyoruz”
Merkez çalışanı şehirden ayrılmayarak kültürünü koruyacaklarını belirterek şunları ifade etti:
“Onun dışında bu şehrin kültürel bir dokusu var ve bu dokuyu kaybetmek istemiyoruz. Kentle birlikte yaşayan bir halk vardı burada. Bu kültürün yok olmasını istemiyoruz. Şehrin önemli kültür noktaları çoğu enkaz altında kaldı. Eski Antakya sokakları, Atatürk Caddesi, Vali Göbeği etrafı… İnsanlar köylerde kalsalar bile işlerini yapmak, eğlenmek için merkeze indikleri, yaşamın döndüğü yerler şu an harap olmuş durumda. Anadolunun ilk camisi Habib-i Neccar Camisi, Hristiyanlar için çok önemli olan Saint Pierre Kilisesi enkaza dönüştü.
Şehrin dokusu kültürü yok oldu. Biz sonuna kadar kalıp burada kültürünün yok olmasını engellemek için çabalayacağız. Şehrin dokusunun yok olmaması için insanları buraya çağırıyoruz. Burayı terk etmek ve devlete emanet etmek istemiyoruz. Burasının kimliksizleştirme politikası ile betorname bloklarla donatılıp içinin boşaltılıp, tarihinden arındırılmış hale getirilmesini engellemek istiyoruz. Bizimle birlikte Sevgi Parkı’nda, Dostluk Çay Bahçesi’nde, Gözde Çay Bahçesi’nde HDP, TİP ve Halkevci arkadaşların çalışmaları var. TKP’nin kurduğu koordinasyon merkezi de var. Onlar da erzak temini ve barınma ihtiyaçlarını sağlamaya çalışıyorlar.”
Meslek odalarına çağrı
Meslek odalarına kendi profesyonel çalışmalarını yapma çağrısında bulunan merkez çalışanı şunları ifade etti:
“Meslek odalarından taleplerimiz var. Kendi mesleklerinin getirdiği profesyonellikle çalışmalar yapmaları gerekiyor. Buradaki koordinasyon merkezleri kendi yardım teminlerini sağlayabilirler. Biz yerli halkla birlikte organize oluyoruz. Mahalleyi, köyleri bilen, arabası olanlarla yola çıkıyoruz. TMMOB hasar tespitine çalışmalı, TTB halk sağlığı için çalışmalı, çöpleri biz toplarız. Meslek odaları kendi profesyonel çalışmalarını yapmalı. Hasar tespitinde devletin ekipleri içinde bile çok az insan var. Gönüllü gelen mühendisler mahalleye gitti. Askerler, hasar tespiti yapıldığını gördüklerinde ‘gelin bizimle yapın’ diye bizim arkadaşları yanlarına çağırıyorlar. Meslek odalarının buraya çubuk bükmesi gerekiyor. Emek ve demokrasi güçlerinden talebimiz kendi profesyonelliklerinin gerektiğini yapmaları, buranın kültürünü yok olmaktan korumak ve yeniden kurmak için çalışmalarını istiyoruz. Bir şeyleri başardık, suyumuz yoktu su çektik, elektrik sağladık, lavabolarımızı her gün temizliyoruz, yemek çıkarıyoruz. Bir yaşam oluşturuyoruz. Toplumsal mücadele dinamiklerinden talebimiz Antakya’ya gelip “burada yaşamı nasıl yeniden inşa edebiliriz” sorusuna yanıt bulmak çalışmalar yapılmasıdır.”
Kızıl Bayrak / Antakya