Son yapılan düzenlemeyle sınırsız yetkiler verilen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile ilgili İçişleri Bakanı Efkan Ala savunma yaparak, “MİT sınırsız ama berrak bir yetkiye sahip olacak" dedi.
Ala katıldığı bir televizyon programında, "devletin bazı kurumlarının olması gerektiği yerde bulunmadığını ama olmaması gerektiği yerde olduğunu" söyleyerek bunun bir düzene sokulması gerektiğini ifade etti.
Yazılı ve görsel basında yer aldığı kadarıyla bile yapılan düzenlemenin, MİT’e tanıdığı yetkilerin sınırsızlığını göstermesi açısından fazlasıyla yeterlidir. Bu düzenleme ihtiyacının AKP tarafından yeni fark edildiğini kimse düşünmüyordur herhalde.
Durduk yerde gündeme gelmeyen bu değişikliğin gerisinde bir çok etken bulunmaktadır. İç ve dış siyasal yaşamda MİT’in daha aktif hale getirilmesinin gerisinde, MİT’in önceki pozisyonunun sermaye devleti için yeterli olmadığı düşünülmektedir. Ötesinde Erdoğan tarafından MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın nasıl korunup kollandığı bir takım soruşturma dosyaları gündeme geldiğinde ortaya çıkmıştı. Keza geçtiğimiz haftalarda Suriye sınırında durdurulan MİT TIR’larının aranması da yeni düzenlemelerle dokunulmazlık kalkanının güçlendirilmesinin nedenleri arasındadır.
AKP mevcut konumunun devamı için, sistem içinde sağlam bir kaleye ihtiyacı duyuyor. Yanı sıra bu sadece savunma amaçlı da olmayacak, vurucu özelliği olan bir kale işlevini görecektir.
İstihbarat teşkilatının Türk devleti için ne ifade ettiği bilinmektedir. MAH’tan (Millî Emniyet Hizmeti) MİT’e kadar Türk devleti için istihbarat teşkilatının rolü hep kritik olmuştur. 1955 yılında tarihe geçen 6-7 Eylül olayları, MİT’in sermaye devletinin hangi ihtiyaçlarını karşıladığını göstermesi açısından fazlasıyla yeterlidir.
Bugün tanınan yeni yetkiler ile gündeme gelen MİT’in bu durumu yaşanan gerici dalaşmadan da ayrı düşünülemez. Fakat yine de AKP ile sınırlı olduğunu düşünmek fazlasıyla yanıltıcıdır.
Tüm bunlarla birlikte şeffaflıktan bahsedildiği bir yerde, açığa çıkmış olan bunca fişleme vakasının da altını çizmek gerekmektedir. Bir takım gizli tanıkların gerçekliği olmayan iddiaları yüzünden onlarca yıl hapis cezası aldığı, Roboski’de 34 Kürt katledildikten saatler sonrasında dahi devlet tarafından resmi açıklaması yapılmadığı bir yerde geçmişi, bugünü ve geleceği belli olan MİT’in “şeffaf” olacağını söylemek ancak bir alay sözcüğü olabilir.
MİT’in aktif rol oynadığı kirli senaryoları “devlet sırrı” olarak tarihe kilitleyenlerin, bundan böyle operasyon yetkisi ve dokunulmazlık zırhının geçirildiği bir istihbarat örgütünün “şeffaf” olacağını iddia etmesi elbette inandırıcı değildir.