2015'te 7 il ve 35 ilçede hayata geçirilen sokağa çıkma yasaklarında Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nca (TİHV) hazırlanan raporuna göre, en az 310 kişi yaşamını yitirdi. Mardin Nusaybin'de Ağustos 2015’te başlayarak 8 defa 24 saati aşan sokağa çıkma yasakları ilan edildi.
Sokağa çıkma yasakları sırasında Nusaybin'de 24 kişi katledildi. Mezopotamya Ajansı'ndan Ahmet Kanbal'ın haberine göre ailesine teslim edilmeyen cenazelerden biri Mehmet Şirin Ağırman’a ait. Ailesinden alınan DNA örneğinin sonucu 6 ay sonra çıkan Ağırman’ın cenazesinin o dönem gönderildiği Urfa’da defnedildiği tespit edildi. Çocuklarının cenazesini Hecace Mezarlığına defnetmek isteyen aile, Kaymakamlığın aldığı yasak kararı ile karşılaştı.
Ağırman’ın Nusaybin’de yaşayan ninesi Latife Akyüz, ilk 7 yasak boyunca kentten çıkmadığı için evlerine baskın yapıldığını, oğlu ve gelinin darp edildiklerini anlattı. Akyüz, 14 Mart 2016’da ilan edilen yasakla birlikte de kentten çıkmak zorunda kaldıklarını dile getirdi. O sırada “Memoş” olarak seslendiği torununu ortadan kaybolması üzerine onu aramaya başladıklarını ancak kentten ayrılmayan arkadaşlarının yanında olduğunu öğrendikten sonra kaygılarının kalmadığını ifade eden Akyüz, şunları söyledi: “Biz korktuk devletin eline geçmiş diye. Devlet işkence yapıyor, infaz ediyor, hapse atıyor, kaybediyor. Biz çocuklarımızı arasak da bulamıyoruz. Devletin korkusundan çocuklarımızı arıyoruz başka bir kaygıdan değil.”
Ailesi, yaşamını yitirdiği haberini almaları üzerine Mehmet Şirin’in cenazesini bulmak için günlerce Urfa, Mardin ve Kızıltepe’deki morgları dolaştı. Urfa Adli Tıp morgundaki teşhis işlemleri sırasında morg yetkilisinin kimi cenazeleri parçalanmış olması nedeniyle kendilerine göstermediğini belirten Akyüz, çok sayıda cenazeye bakmasına rağmen torununu teşhis edemediklerini kaydetti. Akyüz, kimliği kesinleşen torunun cenazesini almak için Hecace Mezarlığına defin yapmalarına izin verilmesini bekliyor.
“Kemiklerinin davasını veriyorum”
Ailesine teslim edilmeyen bir diğer cenaze Abdülselam Değer'e ait. Çatışmalarda yaşamını yitirdiği açıklanan Değer'in annesi Leyla Değer, "Ben oğlumun kemiklerinin, mezarının davasını veriyorum. Toprağına elimi sürmek istiyorum" diyor.
Nusaybin'de hayatını kaybeden ve ailelerine teslim edilmeyen çok sayıda gencin olduğunu dile getiren Değer, diğer ailelere şu çağrıda bulunuyor: "Bir araya gelerek cenazelerimizi isteyelim."
Bugüne kadar yapmış oldukları başvurulara karşı aldıkları tek cevabın ‘Bu kan örneğine uygun cenaze yok’ şeklinde olduğunu paylaşan anne Değer, "Nusaybin'e gittiğimde her yeri tellerle kapatmışlardı. Evleri yıkmışlardı. Gittim bağırdım, çağırdım. Bir şey ulaşamadım. Çocuklarımızın kemiklerinin davasını vermek bizim hakkımız diye düşünüyorum. Sağ olduğum sürece onun peşindeyim. Bırakmam" dedi.
Nusaybin’de yaşamını yitiren 17 yaşındaki Abdullah Karaduman’ın cenazesi de ailesine teslim edilmiş değil.
Ailesinin yapmış olduğu tüm başvurulara rağmen 5 yıldır ‘DNA sonucu çıkmadı’ gerekçesiyle teslim edilmeyen cenazeyi almak için baba Metin Karaduman, 50 cenazenin teşhisine katılırken, onlarca defa savcılığın yolunu tuttu, ancak olumlu bir cevap alamadı. Karaduman, DNA sonucunun neden çıkmadığına bir cevap alamazken, kamuoyuna ve yetkililere cenazelerin ailelerine teslim edilmesi için harekete geçmeleri çağrısında bulunuyor.